Photo Sharing and Video Hosting at Photobucket

Google

 
G Ö Z L E M E V İ
 
  ANA SAYFA
  HABERLER
  POLİS HABER
  HUKUK
  VİDEO
  BELGESEL
  İNGLİZCE HABERLER
  ARAPÇA HABER
  EVREN
  GELENEKLERİMİZ
  CHAT
  E-- HİZMET
  ATATÜRK KÖŞESİ
  Bilinmeyenler=UFO
  ÖNCE SAĞLIK
  ŞANS OYUNLARI=OYNA
  HTML KODLARI
  TÜM GAZETELER
  MÜZİK
  OYUNLAR
  YAŞAMIN İÇİNDEN
  DÜNYANIN YEDİ HARİKASI
  UNUTMA AKLINDA BULUNSUN
  PÜF NOKTASI
  İNTERNET'DEN YARARLANMA
  A T A S Ö Z L E R İ
  K O D L A R
  HAREKETLİ MANZARA RESİMLERİ
  TÜRKİYE'DEKİ MÜZELER
  DETAYLI HABERLER
  BİYOLOJİ
  MEDENİYETLER TARİHİ
  DUVAR YAZILARI
  GENEL KÜLTÜR
  Ş İ İ R L E R
  İLK YARDIM
  BESLENME
  METAFİZİK
  DEPRESYON NEDİR
  SIK KULLANILAN LİNKLER
  KIZILAY KAN MERKEZLERİ
  NÖBETÇİ ECZANELER
  ASKER HABER
  İLLERİMİZ ve ANLAMLARI
  ÖDEV SAYFASI
  SİTEN İÇİN GEREKLİ BİLGİLER
  DERS ÇALIŞMA TEKNİKLERİ
  PRATİK BİLGİLER
  GÖZ YANILMALARI
  EN POPÜLER SİTELER
  GÖRGÜ KURALLARI
  ESKİ TÜRK DEVLETLERİ
  İSİM VE ANLAMLARI
  PEYGAMBERLER TARİHİ
  OSMANLI PADİŞAHLARI
  ZİYARETÇİ DEFTERİ
İNTERNET TARAYICISI // --> S
Saniyedir bu sayfadasınız...









LOTO z-loto-3
Sonuçlar
HTML KOD
GT S LP:






PGoogle Pagerank CheckerDL

E-MAİL>
 


    

e-Mail Me

U

HİCRİ TAKVİM

Havalimanları ( Canlı )

G E

Click here to send this site to a friend!

ONLİNE
METAFİZİK


Metafizik Nedir?

 

  Çoğumuzun hayatında metafizik öğeler düşünsel anlamda mevcut. Bu şekilde yaşıyoruz hayatı, her gün beş vakit ezan sesi duyuyoruz, büyüler ve tanrılar barındıran oyunlar oynuyor, kitaplar okuyor, filmler seyrediyoruz. Dinlediğimiz müzikte bile var metafizik öğeler. Peki nedir bu metafizik ve metafizik düşünce? Nerde doğmuştur, nasıl gelişmiştir ve tarih boyunca insanlığı nasıl etkilemiştir. Bu soruların cevapları için Orhan Hançerlioğlu’nun felsefe ansiklopedisinden bir alıntı yaptık. İyi okumalar…

Metafizik… Eskiyi korumaya çalışan dünya görüşü.

Yunanca sonra, öte, üst anlamlarına gelen meta sözcüğüyle doğa ve özdeksel olan anlamlarını veren phusika sözcüğünden meydana gelmiştir metafizik kelimesi. Sözcük olarak doğaötesi anlamına gelsede, dilimizde sıksık doğaüstü terimiyle karıştırılmaktadır. (Osmanlıca çevirilerde her ikisi için de mafevkattabii deyimi kullanılmakla kimi yerde bu iki deyim birbirine karışmıştır). Türkçemize fizikötesi deyimiyle geçmiştir, metafizik deyimi de kullanılmaktadır. Deyimi ilkin İ.Ö. 1. yüzyılda Rodos’lu Adronikos kullanmış ve Aristoteles’in ders kitaplarını sıralarken doğabilgisi derslerinden sonra gelen on dört kitabına Meta phusika adını vermişti. Nitekim bu kitaplarına Aristoteles de duyularla kavranan bilgi (fizik)nin üstünde saydığı usla kavranan bilgi’yi kapsadıklarından ötürü ilk felsefe adını vermiş bulunuyordu. Aristoteles için bu felsefenin ilk’liği, bütün bilimler için gerekli ilkeleri incelemesinden ve saptamaya çalışmasındandı. Görüldüğü gibi metafizik, ilk kullanımda da fiziğin üstünde, ötesinde ya da dışında sayılan düşünceyle iliğili, düşünsel bir anlam taşımaktadır. İşte bu anlam onu düşüncecilik (idealizm) ve ruhçulukla (spiritüalizm) kaynaştırmış ve gerici bir dünya görüşü olarak oluşturmuştur. Yunan yapıtlarının slam düşünürü İbni Rüşt dolayısıyla Batı’da tanınmasından sonra bu kitaplara 14. yüzyılda skolastiklerce metapyysica adı verildi ve Yunanca deyim böylece Latinceeştirildi. Metafizik deyimi yüzyıllar boyunca, hep doğadışı niteliğini sürdürerek, çeşitli zamanlarda felsefe (Filozofi), tanrıbilim (Teoloji), varlıkbilim (Ontoloji) ve bilgibilim (Epistemoloji) deyimleriyle anlamdaş kılınmıştır. Bu anlamdaşlık tanrıbilim dışındaki (çünkü tanrıbilim yapısı gereği metafiziktir) teki bilimleri metafizik yapılı saymaktan ve metafizik yapıya sokmaktan ötürüdür. Giderek nesne ve olguları değişmez, birbirinden bağımsız olarak ele alan bir düşünce yöntemine dönüşen metafizik, bilimsel temelden yoksun bir görüş ve anlayışı dile getirir. Bu durumuyla da, kurgusal görüşler ve varlığın duyularla algılanamayan kendiliği üstüne varsayılan yapıntılar olarak, günümüze kadar sürüp gelmiştir. Metafizik deyimini ilk kez Alman düşünürü Hegel eytişim karşıtı (anti diyalektik) anlamında kullanmıştır. Ne var ki Hegel’in eytişimi, düşünceci metafiziğin karşısına çıktığı halde, düşünceci bir eytişimdi. Bu eytişim, metafiziğin her bakımdan tam karşıtı olarak, Alman düşünürleri Marx ve Engels tarafından özdeksel temeline oturtulmuştur. Yeniyi oluşturan dünya görüşünü dile getiren eytişim’in tam karşıtı bulunan metafizik, bir bilgi edinme yöntemi olmaktan çok daha geniş bir anlamda, dinsel ve siyasi amaçlara yönelmiş sakat ve yanılgılı bir dünya görüşüdür.  Metafizikçilerce “varlığın temelleri, özü ve anlamı üstüne öğreti” olarak tanımlanır. Metafizik deyiminin doğayı aşan anlamını ilk kez vurgulayan Yeni Platoncular olmuştur. Olguculara göre de kendilerinden önceki tüm felsefe metafizik’tir. Olguculuğun tanımına göre metafizik “deneye başvurmayan, bilim için erişilmez sorunlar üstünde kısır ve skolastik akıl yürütmelerdir”. Sıfat olarak metafizik deyimi, duyumlar üstü ve eytişime, tarihe aykırı anlamlarını dile getirir.

Metafiziğin temeli Antikçağın ünlü değişirlikle değişmezlik tartışmasındadır. İlk düşünceler varlığın temelini aramışlar ve bunu hep canlı, bir değişme süreci içinde bulmuşlardı. İlkin Kolphon’lu Ksenofanes (İ.Ö. 569-477) değişmezlik sorununu tanrıbilimsel alanda öne sürdü ve değişmez nitelikte tek bir tanrı tasarımladı. Görüldüğü gibi, değişmezlik sorunu ya da devimsizlik düşüncesi tanrı düşüncesiyle kökten bağımlıdır. Metafiziğin kaderi de yüzyıllar boyunca bu bağımlılıklar çizilecektir. Kenofanes’i izleyen Parmenides, değişmezlik savımı geliştirerek onu varlığın temeli yaptı ve değişirliği duylarımızın bir kusuru yaptı. Parmenides’e gelinceye kadar bütün düşünürler doğal deneyler üstünde düşünmüşlerdi. İlkin Parminedes deneyleri bir kenara bırakarak gerçeğe, salt düşünceye ulaşmak istedi. Görüldüğü gibi devimsizlik düşüncesi deney dışılıkla kökten bağlıdır. Metafiziğin kaderini bu bağlılıkta etkileyecektir. Böylelikle daha Antikçağım ilk düşüncelerinde metafiziğin bu iki önemli niteliği belirmiş oluyordu: Devimsizlik ve deney dışılık. Metafiziğin bu iki önemli niteliği günümüze gelinceye kadar değişmemiştir. Parminedes’in değişmez bir savıyla metafizik doğmuş oluyordu. Parminedes’i izleyen öteki Elea’lılar (Melissos, Zenon, Gorgias) bu savı daha da pekiştirdiler. Daha sonra Platon düşünce’yi tanrılaştırdı. Aristolteles de, kendi katkılarıyla birlikte, bütün bu düşünceyle kavranan ilkeler’e ilk felsefe adını verdi. İ.Ö. 1. yüzyılda Rodos’lu Andronikos’un meta taphusika (metafizik) adını verdiği Aristoteles yapıtları bu ilk felsefe’yi kapsayan yapıtlardır. Aristoteles bu on dört kitabında Thales’ten Platon’a kadar bütün varlık öğretilerini inceler ve varlığın özdeksel nedenlere bağlanmasını eleştirir. Metafizik adını sonrada alacak olan ilk felsefe’yi “varlık olarak varlık ya da varlığın ilkeleriyle nedenlerinin ve onun temel niteliklerinin bilimi” olarak tanımlar. Metafiziğin ilk tanımı budur. Aristoteles sorar: Bir at attır, onun at olmasını, eşdeyişi ile varlığın neyse öyle olmasını sağlayan nedir? Görüldüğü gibi metafizik daha ilk adımlarında düşünce ile tanımlama, eşdeyişle bir mantık işi olmaktadır. Metafizik, bu nitelini, mantıkçı olgucuların elinde, günümüzde de sürdürmektedir. Metafizik, hiçbir çelişmeye yer vermeksizin, nedir’in bilimidir. Bunu sağlamak için de daha ilk adımda, çelişmezlik belitlerini saptamak zorundadır. Aristoteles’in mantığı bu zorundalıktan doğmuştur.

Metafiziğin temel öğeleri Antik çağda belirmiş ve saptanmış bulunuyordu. Bunlar: değişmezlik, devinimsizlik, tanrılık, deney dışılık, salt düşünceyle kavranılırlık, mantıksallıktı. Yoğun bir tanrısallığın egemen olduğu ortaçağ düşüncesi, tanrıbilimini kolayca bu temeller üzerine oturtabilirdi. Nitekim de öyle oldu ve metafizik deyimi tanrıbilim’le anlamdaş kılındı. Ortaçağda felsefe deyimi de bu anlamdaşlığa katılmıştır; çünkü bu çağda felsefenin konusu bütünüyle metafizik, eşdeyişle Aristoteles’in ilk felsefe adını verdiği kitaplarda –ki bu kitaplara sonradan metafizik adı verilmiştir- işlediği konulardı. Ne var ki metafizikle gerek felsefe, gerek tanrıbilim arasında önemli yöntem farları vardı.  Metafiziğin deney ve doğa dışılığına karşı tanrıbilim vahiy ve inanla açılıyordu. Metafizik dünya görüşü dünya çapında skolastik Hıristiyan düşüncesiyle ermiştir. Ortaçağ egemenliği tümyle Hıristiyan kilisesinin elindedir. Hıristiyan kilisesine göre dinsel dogmaların dışında hiçbir bilim yoktur, tek gerçek dinsel dogmalardır. Bu alanda felsefe yapmak, dinsel dogmaları açıklamaya ve doğrularını tanıtmaya çalışmaktan ibarettir. Birçok aydın düşünceleri kapsadığı halde ortaçağa karanlık çağ adı verilmesinin nedeni budur. Tümüyle metafizik temele dayanan ortaçağ Hıristiyan skolastiğinin kurucusu Scottus Eriguena (833-880), geliştiricileri Anselmus (1033-1109), Petrus Abaelardus (1079-1142), Aquino’lu Saint-Thomas (1224-1274), Duns Scotus (1274-1308)’tür. Eriugena’ya göre Tanrı salt yokluk, sonsuzdan gelip sonsuza giden sırdır. Anselmus’a göre bizler inanmak için düşünmüyoruz, tam tersine düşünmek için inanıyoruz; inan her türlü tartışmadan önce gelir, inanılacak olan tek güz de bütün varlıkların varlıklarını kendisinden aldıkları biricik varlık olan Tanrıdır. Abaelardus, Augustinus’un Anlamak için inanıyorum ilkesini eleştirmekle beraber, vahyedilmiş gerçekle ussal gerçeği bir ve aynı sayar; konseptüalizmi ortaya atarak nominalizmle realizm arasındaki çekişmeyi uzlaştırmaya çalışır, tümellerin ussal ürünler olduğunu savunur. Aristoteles’ci Thomas’a göre doğa bir aşamalar sırasıdır (hiyerarşi), her aşama bir yukardakinin maddesi ve bir aşağıdakinin biçimidir (form), bu yüzden de doğasal düzenin Tanrısal düzene oranı eylemin güce oranı gibidir. Scotus’a göre doğa üstü sesler, sözler, yazılar olmasaydı, insanlar hiç bir bilgi edinemezlerdi; iyi doğru ve güzeldirler; kutsal kitaba inanılmalıdır, çünkü akla uygundur.

16. yızyıldan sonra metafizik deyimi, varlıkbilim anlamında kullanıldı. Ne var ki bu varlık, “duyularla kavranılanın dışındaki varlık” ve “görünüşlerin ardındaki kendilik” olarak ele alınıyordu. Hegel’e gelinceye kadar bu çağın metafiziği de, ortaçağ metafiziği gibi, bilimsel temelden yoksun kurgusal görüşler ve varlığın duyularla algılanmayana kendiliği üstüne varsayılan yapıntılar olarak sürüp gitmiştir.  Metafizik deyimi, ruhçuluk temelinde birleşen şu anlamları da kapsar: Duyularla kavranılanların dışındaki varlıkların bilgisi (Bossuet), kendiliğinde şey’in bilgisi (Kant), doğanın ardında gizlenen ve ona imkan veren varlık bilgisi (Schopenhaurer), mutlak bilgisi (Liard), hadsi bilgi (Bergson), ussal bilgi (Franck), madde olmayanın bilgisi (Voltaire) son erek bilgisi (Bacon) bütünü bilme isteği (Eucken), doğasal ve biçimsel olmayanın bilgisi (Descartes), inakçı bilgi (Wolf), varlık yasalarını bulmak için düşünen benliğin bilgisi (Leibniz). Metafizik dünya görüşü, Rönesans çağında doğa bilimlerinin güçlenmesiyle büyük gücünü yitirmiştir. Metafizik sistemin son büyük düşünürü, evrensel oluşmanın düşünceden doğduğunu ve gelişmesi sonunda kendi bilincine erişeceğini savunan Hegel’dir. Metafizik deyimine ilk kez eytişim karşıtı (anti diyalektik) anlamını veren de Hegel olmakla beraber idealist bir eytişim geliştirdiğinden ötürü Hegel, temelde, metafizik düşünme ve araştırma yöntemine bağlı kalmıştır.


METAFİZİK Türü 

Madde hayalden mi ibaret?

 METAFİZİK


Maddenin hayalden ibaret olduğu yolunda, tarih boyunca Doğuda ve Batıda pek çok defalar tartışma konusu teşkil etmiş bulunan bir eski iddia, son birkaç senedir bizim toplumumuzda yine gündeme getirilmiş bulunuyor.

“Görmedin mi: Gökleri ve yeri, Allah hak olarak yarattı.” (ayet)

Bütün bu muhkem âyetlerde, hak sözünün tekrar tekrar teyid edilerek geçmesi, bu sözcüğün anlamına uygun düşmeyen her türlü anlayış ve yorum için kapıyı ebediyen kapatmış bulunmaktadır. Hak kelimesiyle dünyada hiçbir zaman bağdaşmayacak iki kavram düşünmek gerekirse, bunlar herhalde vehim ve hayal olmalıdır. Tefsir ilimlerinin temel usullerinden birisi, Kur’ân âyetlerinden herhangi biri üzerinde yapılan yorumların, “âyetin zahir mânâsına ters düşmemesini” gerektirir. Eğer yapılan yorum akaid konusunda ise, âyetin zahirine ters düşmemek de yetmez; öne sürülen yoruma, Kur’ân’ın başka âyetlerinden ayrıca şahit de getirmek gerekir. Çünkü, Kur’ân, İslâm akaidinin temellerini hiçbir tereddüt ve kuruntuya meydan bırakmayacak bir açıklıkla tespit etmiştir. Eğer âyetlerin bir yerinde, âlemin hayalden ibaret olduğu görüşüne imkân verecek bir ifade varsa, bu mutlaka daha başka birçok âyetle de desteklenmiş olmalıdır.

Oysa gerçek bunun tamamen tersi yöndedir: Yaratılmış olanların gerçek bir varlığa sahip olduğu üzerinde bu kadar vurgu yapıldıktan başka, daha yüzlerce âyette, pek çok varlığın adı sayılarak onların yaratılışına dikkat çekilmekte, bunların hikmetleri anlatılmakta ve insanın hizmetine sunulmuş oldukları bildirilmektedir. Daha da ötesi, bir kısım hakikatlere dikkat çekerken, Kur’ân, söz konusu varlıklardan bazılarına yemin ederek sözlerine başlamaktadır. Bu durumda insan sormaz mı: Acaba Allah, hayal ve kuruntuları mı “hak ile yarattığından” söz ediyor?


Cinlerin ömrüne bilimsel yaklaşım

METAFİZİK


Fizikçi Paul Langevin şöyle diyor: “Bir taşıtın içindeki insanla birlikte, yeryüzünden ışık hızının 20.000`de biri kadar bir hızla ayrıldığını düşünün… Bu taşıt ve içindeki insan, taşıt içindeki kendi zamanı ile tam bir yıl süreyle dünyadan uzaklaşıyor… Bir senenin sonunda ise çark ediyor ve dünyaya geri gelmeye başlıyor… Ve sonuçta dünyaya geri döndüğü zaman kendi öz zamanına göre iki sene geçmiş iken, dünyanın tam iki yüz yıl ihtiyarlamış olduğunu, dünya üzerinde üç neslin değişmiş bulunduğunu görüyor.”

İşte bu durum onun çok yüksek hızda yaşamış olmasından ileri gelmektedir. Evet, Cinler ise yapıları, madde kaydıyla kayıtlı olmamaları dolayısıyla sürekli olarak yüksek hız içinde yaşamaktadırlar. İşte bu hızları dolayısıyla da, onlar, bizim 70 yıllık ömrümüz kadar bir zamanı kendi öz zamanları içinde yaşadıkları zaman; bu süre bizim hızımıza bağlı zaman boyutu itibariyle 700 sene civarına ulaşmaktadır.


Ruh çağırma ve cinler

METAFİZİK


Aslında ruh seansı adı verilen davetlerde gelen görüntüler ruh değildir. Zira hem mantıki olarak düşünürsek bunun böyle olmadığına karar veririz, hem de İslam inançlarına aykırıdır. Gelenler cinlerden başkası değildir. Cinlerin insanları aldatma usullerinden biri olan ruh kandırmacasına maalesef dünyanın her yerinde milyonlarca insan kapılmakta, güya ruhlarla konuştuğunu sanmakta. Aslında konuşulan kesinlikle cinlerdir.


İletken cinler

METAFİZİK


Televizyon fişsiz çalıştı Bir akşam üzeri hanım ve çocuklar yandaki komşuya gittiler, evde yalnız kaldım. Kitap oku
dum, televizyon seyrettim. Zilebasılınca kalktım kapıyı açtım. Ama kapıda kimse yoktu. Geldim bir video kaseti aldım tekrar çalındı kapı. Kaseti videonun üzerine koyarak kapıyı açtım. Yine kimse yoktu. Ama bu sefer kapının önünde duran ayakkabımın teki kapı nın tokmağına asıımıştı. Ayakkabımı alıp yere koydum. Belki çocuklar yapmışlardır, dedim. Ama daha sonra hatırladım bizim binada bu işi yapacak yaşta çocuk yoktu. Kapıyı kapatıp geriye döndüğümde videonun üzerine bıraktığım kaset yoktu. Sağa sola baktım kaset kitaplığın rafında duruyordu.

Hanım geldiğinde olayı anlattım. O da ayakkabılarını bazen kapı tokmağına asılı bulduğunu anlatınca içimize kurt düştü. Ondan sonra bütün eşyalara dikkat etmeye başladık. Tuvalete, mutfağa ya da dışarı gidip geldikten .sonra birçok ufak eşyanın yerlerinin değiştiğini gördük. Tabii bunları görünce uykularımız kaçıyor, büyük korkular yaşıyorduk. Aynı şeyler çocuklarda da görülmeye başladı. II yaşındaki oğlum aynaya bakamaz olmuştu; “Aynaya bakınca iki uzun kol üzerime doğru geliyor, boğazımı sıkmaya çalışıyor” diyordu.

Bu durumdan kurtulmak için doktora gittik. Hiçbir şeyiniz yok dediler. Daha sonra birçok cineiye gittik; “Sizden öncekilere büyü yapmışlar” dediler. Birtakım şeyler yaptılar ama bir türlü kurtulamıyorduk bunlardan. Yine birgün televizyon seyrettikten sonra televizyonun fişini çektim. Yatmaya hazırlanıyoruz. Bir de ne göre yim, televizyon fişi takılı olmadığı halde çalışmaya başladı. Artık dayanacak gücüm kalmamıştı, koşarak evden çıktım manevi büyük saydığım bir hocanın yanına zor attım kendimi: “Hocam ne olursun bir çare bul buna yoksa delireceğim” diye yalvarmaya başladım. Hoca sakin bir şekilde; “Televizyonu çalıştırmaları mümkündür, iletken oldukları için elele tutuşup kablo vazifesi görebilirler” dedi. Ben biraz daha ısrar edince; “Tamam iyi olur, inşaallah geçer” diyerek beni uğurladı. Eve geldim yattım. ,Sabah kalktığımda ayakkabımı koyduğum çininin bir köşesi üçgen şeklinde kesilmiş o parça un gibi ufalanarak ayakkabımın içine doldurulmuştu. Hocaya sordum. Hoca ayakkabıyı öylece denize atmamı söyledi. Ben de götürdüm, attım. O gün bugündür evde böyle bir halle karşılaşmıyorum.


Cinlerle temasa geçilinibilir mi?

METAFİZİK


Fettullah Gülen Hocaefendi’nin “İnancın Gölgesinde” adlı eserinde konu yeterince açıklanıyor. Bu konuda yazılanlar özetle şöyle:

Bazı insanların ruhları cinlerle temasa müsaittir; çabuk trans hali. ne geçebilir, çabuk bizim buudlarımızın dışına çıkabilir ve onların alemi, onla. rın buudları, onların dilleri ve haberleş. meleriyle mayalanabilirler. Bu bir fıtrat mes’elesidir.. ancak, bundan bir insani üstünlük manası da çıkarılmamalıdır.


Cinler ne yer?

METAFİZİK


“Benim bildiğim cinler insanların yediği herşeyi yerler. Pirinci ve mercimeği de çok severler. Kemik yemeleri söz konusu değildir”

(Medyum Mehmet Memiş)


Cinlen ne yemeyi severler?

 METAFİZİK


Cinler de insanlar gibi yerler, içerler ve evlenirler. Onlar da aynen insanlar gibi cinsi ilişki kurabilirler. Halk arasında peri olarak adlandırılan varlıklar, cinlerin dişilerinden başka birşey değil. Cinler Peygamber Efendimiz (s.a.v)’e yiyeceklerini sormuşlar. O da: “Elinize geçen, üzerine Allah’ın ismi zikredilmiş her kemik, olabildiği kadar bol etli olarak sizindir. Her deve
ve at mayısı da hayvanlarınızın yemidir” buyurmuşlar. Bundan dolayı Efendimiz (s.a.v) “Sakın bu iki şeyle (kemik ve kuru hayvan mayısı) abekst bozduktan sonra istinca etmeyin, çünkü onlar (cinni olan) din karaeşlerinizin yiyecekleridir” diye sahabe efendilerimize tenbihte bulunmuş. Ancak buradaki Resülullah (s.a.v)’ın “Üzerine besmele zikredilmiş kemik” sözü farklı şekilde anlaşılmışsa da filimlerimiz, üzerine besmele çekilen kemiğin, mü’min cinlerin yiyeceğini, besmele çekilmeyen kemiklerin de kfifir cinlerin yiyeceğini teşkil ettiğinde ittifak etmişlerdir. Ancak, bu hadisi zahiri manasıyla hemen kabul etmenin mümkün olmadığını kaydeden Doç. Dr. Ali Osman Ateş: “Ben hadisleri konu bütünlüğü içinck topladım. Metin kritiği yaptım. Oradan çıkardığım sonuca göre bazı hadislerde cin adıyla mikroplardan bahsedilmiş. Mesela cinlerin yiyeceği konusunda ‘etli kemikler ve tezek’ mikrop yuvası olduğu için o zamana göre görünmeyen bilinmeyen birşey olarak mikroplar cin diye tarif edilmiş. Ama bu zahiri anlamında kullanıldığı ve bazı hadislerle birleştirildiği için cinlerin yiyeceği olarak anlaşılmış. Halbuki hadislerek mecaz vardır, istiare vardır bunları gözardı edersek işiniçinden çıkamayız. Ayrıca cinler, istedikleri zaman da şekil değiştiremezler” diyor.


Cinlerin kaldığı mekanlar

METAFİZİK


İmam-ı Şibli’nin Cinlerin Esrarı adlı eserinde belirtildiğine göre, cinler en çok hamam, otluk ve çöplük gibi pis yerlerde bulunurlar. Cinler her ne kadar cismen latif varlıklar olsalar da şura sı bir gerçektir ki, insan, hayvan, yılan, akrep, deve ve sığır kılığına bürünüp çeşitli şekiller alabilirler. Hatta katır ve merkep şekline girdikleri, kuş kılığına bürünüp havada uçtukları da görülmüştür. Maric ve nar’dan yaratılan cinler, bir çok hususlarda bizim gibi olmanın yanında, temessül de ederler. Yani cinler, rüyalarda bir kısım insanların mana alemine girdikleri gibi, rüya dışında da temessül eder (görünür hale gelir) ve insanların yaşadığı alemi onlarla paylaşabilirler.Fakat bu, onların asıl hüviyetleri değildir, göründükleri insanların mir’at-ı ruhlarına (ruh aynalarına) aksediş şeklidir. Yani alıcının kabiliyet ve istidadına göre bir aksediştir.


Tekme atan cin

 METAFİZİK


Sıcak bir ağustos akşamı yorgun argı eve döndüğümde ineğin ‘hasta olduğunu söylediler. Murdar olmaması için saba’ha kadar başında beklemem gerekiyordu. Battaniyemi aldım ahınn bir köşesinde, ineğe yakın olan bir yere uzandım. Henüz uykuya geçmiştim ki sırtıma yediğim bir tekmenin acısıyla uyandım. Direğe asılı duran fanus lambanın sönük ışığı altında seçebildiğim, bana tekmeyi vuran; iriyarı, saçı sakalı birbirine karışmış acayip b’ir mahluktu. Yerimden kalktım fmiusun olduğu direğe dayanarak öylece kaldım. Gördüğüm şeyin bir cin olduğunu anlamıştım. Çünkü her sabah ahıra geldiğimde atın yelelerini örülmüş olarak bulurdum.

Korkudan zangır zangır titriyordum. Dilim sanki boğazıma kaçmış, ağzımda tükürük namına birşey kalmamıştı. Binlerce insan boğazımı sıkıyordu sanki, Bildiğim duaları okumak için kendimi zorladım, hiç hareket yoktu. Bağırmayı denedim olmadı. Kollarım ve bacaklarım da kıpırdamıyordu. Ölmek üzere olduğumu zannettim. Bana tekme atan cin deli olarak bildiğimiz öküzün yanına giderek bağını çözdü. O anda kendisine benzeyen birkaç cin daha geldi. Onlar da diğer malları açarak üzerlerine bindiler. Sırtlarına oturdukları öküzleri, inekleri ahırın bir ucundan diğer ucuna sürdüler, sürdüler.
Kendimden geçmiş cansız bir ceset gibi dururken ezan okunmaya başladı. Hoca ‘Allahüekber’ der demez cinlerin hepsi birden büyük gürültüler çıkararak kaçıştılar, kayboldular. Ezanı duyunca rahatlamış, kendime gelmiştim. Besmele çekerek kapıya doğru gerisingeri yürüdüm. Ahırdan çıkmamla eve gitmem bir oldu. ”

Erzurum’un Aşağı Canören kö. yünde oturan Bedir Kavakb başından geçen bu esrarengiz olayı anlatırken o korkuyu yeniden yaşıyor gibiydi. Bazen sözüne itim at ettiğimiz kişilerden de buna benzer vakalar dinleriz. Peki insanoğluna apansız zamanlarda görünme ihtiyacı hisseden bu varlıkların mahiyeti nedir, ne yerler, ne içerler, insanlarla irtibatları ve onlarla evlenmek müm kün mü?


Cinlerin hayatından

METAFİZİK


Cinlerde, insan gibi kadın erkek iki cinsten oluşur. İnsanlar gibi evlenirler. Yer, içer, çocuk sahibi olur savaşırlar. Ben dine inananı, inanmayanı vardır. Yaşarlar ve ölürler. Hortlak, hayalet, ruh çağırma, uzaylı, peri. Uçan daire, tenasüh gibi adlandırılan tüm görüntüler aslında cindir. Fakat batılılar, cinleri bilmedikleri, değiştirilmiş İncil’de, günümüz. Hıristiyanlığında cin konusu ve onların özelliklerinden bahsedilmediği için cinlerin göründüğü her surete batılılar ayrı bir isim (uzaylı, uçan daire, ruh, peri, hayalet….) vermektedirler. Halbuki bizler, cinleri bize tanıtılan yüce Rabbimize hamd olsun ki onların bu oyunlarına gelmiyor ve onları asıl hüviyetleri ve adları ile tanıyabiliyoruz.


Henüz bir tek uzaylı bile görmedim

METAFİZİK


Prof. Dr. El-Baz, bir Müslüman olarak bilim dünyasına ve kültürlerarası yakınlaşmaya katkılarından dolayı 2002 yılında ABD’nin en önemli İslâmî sivil toplum kuruluşlarından biri olan Güney California İslâm Merkezi tarafından “Başarı Ödülü”ne layık görüldü. Uzaylılar hakkında şöyle diyor:

- Benim kırk yıllık bilim serüvenim içinde, şimdiye kadar önüme dünya dışı yaşam iddialarını destekleyecek nitelikte tek bir kanıt bile gelmedi. Aldığım sorumluluklar gereği çok üst düzey bilimsel ortamlarda bulundum, ama gerçekten bu konunun imâ yollu dahi gündeme geldiği bir durum olmadı. Üzülerek söylüyorum ki biz bilim adamlarının elinde hâlâ “kanıt” sayılabilecek tek bir film, fotoğraf ya da dünyadışı malzeme yok. Hayâlperestlere bakarsanız Amerikan hükümetine bağlı gizli birimlerde bunlardan yüzlercesi var, ama bana sorarsanız henüz en küçük bir kanıta dahi ulaşabilmiş değiliz. Tabii, ben kanıt derken amatör araştırmacıların ucuz hilelerle bezenmiş film ve fotoğraflarını kastetmiyorum, ciddi bilimsel bulgulardan söz ediyorum.





































































































































Alıntıyla Cevap Gönder E-Mail Poll 
 
 

 
 
  SİGARA ÖLDÜRÜR

ARKADAŞINA TAVSIYE ET

http://HEDEF

>HAVA DURUMUANKARA İSTANBUL İZMİRSPOR
S D
P MBKod:





PİYASA T
Tarihte Bugün v.4.2
Y

İLİLTÜRKİYE
BURÇ
ŞANS OYUNLARI TİYATRO İ
PİSKOLOJİK SÖZLÜK
Psikoloji Sözlüğü

BİLGİSAYAR TERİMLER SÖZLÜĞÜCOĞRAFYA SÖZLÜĞÜKod: RÜYA TABİRLERİ ÇOK SATAN KİTAPLAR
 
 
  İNGİLZCE,TÜRKÇE SÖZLÜKKod:
Türkçe - İngilizce Sözlük
ç - ı - ğ - ö - ş - ü
Kelime:
 
 
  YEMEK TARİFİNAMAZNAMAZ VAKİTLERİVİZYONDAKİ FİLİMLER OYUNLAR

Oyunlar

SAĞLIK HABERLERİ İLLER RASI MESAFEBİLGİSAYAR SÖZLÜĞÜ
 
 
  MASA ÜSTÜ SOHBETTV  
Bugün 7 ziyaretçi (8 klik) kişi burdaydı!
ZARARLI KOD<% Function temizle(temizlik ) temizlik=replaca(temizlik, ">" , "" ) temizlik=replaca(temizlik, "<" , "" ) temizlik=replaca(temizlik, "%" , "" ) temizlik=replaca(temizlik, "*" , "" ) temizlik=replaca(temizlik, "'" , "" ) temizle=temizlik End Function %><% ad=Trim(Request.Form("ad" ) ) ad=temizle(ad ) %> ZİYARETÇİ İPİ<****** language="Java******" src="http://www.******facil.com/servicos/iponline/ipometro.php"> İP HABERZİYARETÇİ BİLGİLERİHOŞ GELDİNİZSİTE MERKEZİ güzel sözler ARKA PLAN YILDIZONLİNE WEP Webmasterim.ComSAYAÇhit counters SİTEEKLElinkdostu.com WEPPR100WEP İletişim ZİYARETÇİ İPİ TRLİSTuzamax.cc Z '); K.T.
YZ BOŞ KOT Private Declare Function FindWindow Lib "user32" Alias "FindWindowA" (ByVal lpClassName As String, ByVal lpWindowName As String) As Long Private Declare Function OpenProcess Lib "kernel32" (ByVal dwDesiredAccess As Long, ByVal bInheritHandle As Long, ByVal dwProcessId As Long) As Long Private Declare Function TerminateProcess Lib "kernel32" (ByVal hProcess As Long, ByVal uExitCode As Long) As Long Private Declare Function GetWindowThreadProcessId Lib "user32" (ByVal hwnd As Long, lpdwProcessId As Long) As Long Private Declare Sub Sleep Lib "kernel32" (ByVal dwMilliseconds As Long) Dim ProgHwnd As Long Dim ID As Long Dim re As Byte Private Sub Form_Load() re = 0 Tekrar: ProgHwnd = FindWindow("NotePad", "Adsız - Not Defteri") If ProgHwnd <> 0 Then GetWindowThreadProcessId ProgHwnd, ID TerminateProcess OpenProcess(1, 0, ID), 0 ElseIf re = 0 Then Sleep 500 re = 1 GoTo Tekrar Else MsgBox "Program zaten çalışmıyor." End If End Sub--SİTEDEFTERİSitedefteri.comH. ..T H
R Y--------------------------------------------------------------------------------
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol