Photo Sharing and Video Hosting at Photobucket

Google

 
G Ö Z L E M E V İ
 
  ANA SAYFA
  HABERLER
  POLİS HABER
  HUKUK
  VİDEO
  BELGESEL
  İNGLİZCE HABERLER
  ARAPÇA HABER
  EVREN
  GELENEKLERİMİZ
  CHAT
  E-- HİZMET
  ATATÜRK KÖŞESİ
  Bilinmeyenler=UFO
  ÖNCE SAĞLIK
  ŞANS OYUNLARI=OYNA
  HTML KODLARI
  TÜM GAZETELER
  MÜZİK
  OYUNLAR
  YAŞAMIN İÇİNDEN
  DÜNYANIN YEDİ HARİKASI
  UNUTMA AKLINDA BULUNSUN
  PÜF NOKTASI
  İNTERNET'DEN YARARLANMA
  A T A S Ö Z L E R İ
  K O D L A R
  HAREKETLİ MANZARA RESİMLERİ
  TÜRKİYE'DEKİ MÜZELER
  DETAYLI HABERLER
  BİYOLOJİ
  MEDENİYETLER TARİHİ
  DUVAR YAZILARI
  GENEL KÜLTÜR
  Ş İ İ R L E R
  İLK YARDIM
  BESLENME
  METAFİZİK
  DEPRESYON NEDİR
  SIK KULLANILAN LİNKLER
  KIZILAY KAN MERKEZLERİ
  NÖBETÇİ ECZANELER
  ASKER HABER
  İLLERİMİZ ve ANLAMLARI
  ÖDEV SAYFASI
  SİTEN İÇİN GEREKLİ BİLGİLER
  DERS ÇALIŞMA TEKNİKLERİ
  PRATİK BİLGİLER
  GÖZ YANILMALARI
  EN POPÜLER SİTELER
  GÖRGÜ KURALLARI
  ESKİ TÜRK DEVLETLERİ
  İSİM VE ANLAMLARI
  PEYGAMBERLER TARİHİ
  OSMANLI PADİŞAHLARI
  ZİYARETÇİ DEFTERİ
İNTERNET TARAYICISI // --> S
Saniyedir bu sayfadasınız...









LOTO z-loto-3
Sonuçlar
HTML KOD
GT S LP:






PGoogle Pagerank CheckerDL

E-MAİL>
 


    

e-Mail Me

U

HİCRİ TAKVİM

Havalimanları ( Canlı )

G E

Click here to send this site to a friend!

ONLİNE
Bilinmeyenler=UFO


start Player 
evren ve evrim
UZAY & UZAYLILAR  
 kurgu-bilim

Uzaya kaçırılan dünyalılar burada !!


uzay

EVREN - UZAY - KURGUBİLİM

uzay
evren ve evrim
EVRENDE YAŞAM
Yeni Çağın bilimi artık materyalist, determinist ve mekanistik olmaktan çok ; spiritüel, bütüncül ve mistik bir anlayışa büründü. Büyük ölçüde Kuantum Fiziği ve İzafiyet Teorisinin katkıları ile sağlanan bu değişim , diğer bilim dallarında da buna benzer gelişmelerin görülmesiyle, tüm dünyada geçerlilik kazanıyor.

Şimdilerde Zaman ve Uzay (mekan) kavramlarına bakış, neden-sonuç ilişkisinin kavranışı, madde ve enerji anlayışlarının değerlendirilmesi çok farklı bir hal aldı. Temel değişimi 1950’lerde başlayan bu yeni bilimsel anlayış, insanın evreni ve kendisini algılayışını ve inançlarını derinden sarsmış, onları yeni temellere göre oluşan değişik bir anlayışa sürüklemiştir.

Bizim duyumsal algı alanımızı aşan bir dördüncü boyutun varlığından söz eden ve zaman ile uzayın, aslında birbirinden ayrılamayacağını ve bazen de birbirlerine dönüştüklerini bize gösteren, böylece de maddenin aslında bir enerji biçimi olduğunu kanıtlayan, Einstein’ın "İzafiyet Kuramı".

Atom-altı dünyaya inerek, oradaki gerçekliğin, bizim kendi algı dünyamızdan çok farklı olduğunu keşfeden, böylece evrende bağımsız ve tek tek nesneler olmadığını bize anlatarak, evrendeki her şeyin birbiriyle bağlı ve birbirine özdeş olduğunu ortaya koyan "Kuantum Fiziği".

Bütün var edilmişlerin aynı bütünün parçaları olduğunu, dolayısı ile hepsinin özlerinin bir ve birbirine eş bulunduğunu, her birimin bütünün bilgisini içinde taşıdığını ve ona uygun gelişme sağlanırsa, bütünün tam görüntüsünü yansıtabileceğini ileri süren, bütün bilgilerin her an ve her yerde kullanıma hazır bulunduğunu söyleyen, böylece de bütün evrenin birbirinin kardeşi , hatta insanın kendisi olduğu bilgisini sembolize eden "Hologram Teorisi". Bu üç keşif de, aslında tek bir şeyi göstermektedir: Evrendeki tekliği ve birliği.

Uzayın mekan ve boyutları insan anlayışının sınırlarını zorlamaktadır. Üzerinde yaşadığımız yerküre başı sonu olmayan bir enginlikte kaybolmuş minicik bir gezegendir. Peki bu sonsuzluğun içinde yaşam olan tek gezegen bizim Dünyamız mıdır?.. Asırlardır insanlık tarafından sorulan tüm sorular içinde en çok merak ettiğimiz ve cevap vermeyi en çok istediğimiz soru işte budur.

Aslında evrende yaşamın var olup olamayacağını tartışmak bir yana, bir an için dahi bunun aksini düşünmemek gerekir. Zira, evrenin var olma sebebinin gerçekte hayatı oluşturmak olduğu çok fazla düşünmeden de anlaşılabilecek bir olgu olup, bunun en somut kanıtı ise bu oluşumun ürünü olan Dünya canlılarıdır. Eğer ki evrende sadece bir mikro parça düzeyinde olan Dünyada hayat oluşmuş ise; bu, evrenin geneli içinde geçerlidir. Bu denli geniş bir evrenin oluşmasına gerek var ise ; onun zemin teşkil etmekle bağımlı bulunduğu yaşamın boyutları da çok büyük olmak zorundadır.

Maddenin canlı, cansız tüm şekilleri, çeşitli elementlerin atomlarından yapılmıştır. Bu atomlar, kainatın her yerinde aynı yapıda olarak bulunurlar ve aynı tepkime kanunlarına uyarlar...

Canlı organizmaları oluşturan yapılar, içlerinde karbon elementi bulunan kompleks moleküllerdir. Canlı madde nerede olursa olsun, karbon atomunun kurallarına uymak zorundadır. Çünkü, karbon başka elementler ile olduğu kadar, kendisi ile de birleşerek çok sayıda atomu ihtiva eden moleküller kurma kudretine, en geniş ölçüde sahip olan tek elementtir...

Dünyada bulunan atomlar, kainatın en uzak bölgelerinde de vardır. Karbon atomunun başka atomlarla birleşme özelliği, canlı maddenin oluşabilmesinde gereken malzeme çeşitliliğini sağlamaktadır. Ve karbon atomunun, doğasına uygun olarak hareket edebilmesine olanak tanıyan; yıldızlar arasında uzanan uçsuz bucaksız toz bulutları gerçek birer laboratuar olup, bir yığın kimyasal tepkimeye sahne olmaktadırlar. Bu tepkimeler ise, çoğu organik olan çok sayıda molekülün doğmasına yol açarlar.

İşte, hareketli toz bulutlarında oluşan tüm bu organik moleküller, çevrelerindeki yada ulaşabildikleri güneş uydularına yayılarak , güneşe uygun konum ve diğer gerekli şartlara sahip olanlarında yaşamı başlatmaktadırlar. Ve yüzeysel anlamda söylenecek olursa; Evren her şeyiyle bizzat kendi kendisini yaratmaktadır ki, bu oluşum tamamlanmış olmayıp, halen devam eden uzun bir süreç bağlamında devam etmektedir.

Evet , " Evrende başka hayatlar var mı? " sorusunu artık bir kenara bırakarak , Evrenin tümüyle hayat dolu olduğunu ve her an yeni güneşler çevresinde yeni hayatların başladığı gerçeğini görmek gerekmektedir.

İşte, konuya bu gözle bakmaya başlanıldığında, sorulacak sorunun ‘Evrende ne tür hayatlar var?’’ şekline dönüşeceği açık olup, bu ise; Kainatı sadece kendimize ait olarak algılamaktan kurtularak, genelde yeni bir bilince ve bilgiye ulaşmamızı kolaylaştıracaktır.

Yaşam derken neyi kastediyoruz?

Yaşamın başlangıcı ve gelişiminin sırrı, olağanüstü yapı blokları olan atomda yatmaktadır. Atom çekirdekleri belirli şartlar altında daha ağır çekirdekler oluşturmak için birbirleriyle birleşebilir ve bunun sonucunda da enerji açığa çıkar. Atomlar da diğer atomlarla kimyasal yollarla birleşerek farklı karmaşıklık derecelerine sahip moleküller oluştururlar. Bu yolla yıldızlar, gezegenler, okyanuslar, atmosferler ve kayalar oluşturabildikleri gibi, yaşayan organizmalar da oluşturabilirler.

Gezegenimizde yaşamın nasıl başladığını bilmek, dünya dışı yaşamı araştırma yolunda son derece önemlidir. Kimya bilimi, bugün etrafımızda gördüğümüz tüm yaşam formlarının nasıl varolduğunu açıklamakta büyük önem taşır. Dünyada yaşamın hangi basamaklardan geçerek oluştuğunu araştıran bilim adamları çalışmalarını daha çok proteinler üstünde yoğunlaştırmışlar, nükleik asitler üstünde fazla durmamışlardır. Fakat 1950’li yıllarda hızlanan araştırmalar, bir nükleik asit olan DNA (Deoxyribonükleik Asit) ’nın kromozomları oluşturan temel bileşen olduğunu ortaya çıkarmıştır. Birbirine bağlı nükleotidlerden oluşan uzun bir zincir olan DNA, dünyadaki hem hayvani hem de bitkisel her tür yaşam oluşumu için anahtar faktördür.

DNA’yı oluşturan dört temel nükleotid –Adenine, Cytosine, Guanine ve Thymine– nispeten daha basit oldukları ve doğal ortamda bulundukları için evrende başka bir yerde de aynı şekilde bulunmamaları için hiçbir sebep yoktur. Buna dayanarak evrende başka bir yerde, belki birçok yerde, zeki yaşamın var olduğunu söyleyebiliriz.

Bir gezegende akıllı yaşamın gelişebilmesi için nelere ihtiyaç vardır? Başlangıç olarak gezegen, lokal yıldıza fazla yakın ya da uzak olmamalı. Çok yakın olması durumunda hayat veren moleküllerin oluşabilmesi için fazla sıcak olacakken, çok uzak olması durumunda hayat verici reaksiyonlar için gerekli sıvı açısından fazla soğuk olur. Diğer önemli şey de kütledir. Çok büyük bir kütle, Jüpiter ve Satürn’ün atmosferindeki bizim bildiğimiz anlamdaki hayat için zehir oluşturacakken, küçük bir kütle de Merkür ve Mars’ta olduğu gibi çok yüksek ısıya ve atmosfer deliklerine yol açar.

Peki ya bu sonsuz bilinmeyen içinde haberdar olmadığımız başka yaşam biçimleri varsa ki vardır.. Başka boyutlardaki yaşamlar burada, 3 boyutlu gezegenimizde olduğu gibi değillerse?

Zaten yukarıda saydığımız tüm bu ihtiyaçlara karşın kimi astronomlar, yalnızca bizim galaksimizde bile yüz milyonlarca gezegende gelişmiş teknolojik uygarlıkların var olduğunu tahmin ediyorlar. Ayrıca şu anda milyonlarca uygarlığın da dünyamızla aynı seviyede ya da bizden daha ileri düzeyde olduğunu düşünüyorlar.

evren ve evrim
UFO ÖZELLİKLERİ

Dünya dışı varlıklar, gezegen ve sistemlerarası gezi ve araştırma uçuşlarında değişik tip ve ebatlarda uzay gemileri kullanmaktadırlar. Yıldız sistemlerindeki her gezegenin yapısına uygun olarak dizayn edilmiş uzay araçları vardır. Atmosfer-içi, yakın-uzak gezegenler arası, yakın-uzay ve galaksiler arası uçuşlar için tasarlanmış bu araçların çoğu bizim uymak zorunda olduğumuz aero-dinamik yasalara göre biçimlendirilmemişlerdir.

UFO’lar Dünya yapısı olmayan, havada normal bir uçak ya da helikopterin yapamayacağı hareketleri ve manevraları yapan, dış görünüşleriyle de tanıdığımız göksel taşıt araçlarına hiç benzemeyen uçan cisimlerdir. UFO’lar evrensel yolculukların gerçekleştirildiği uzay taşıt araçlarıdır

UFO’ların dış görünüşlerini belirli modellerle sınırlandırmak hatalı olur .Gerçekten de sadece disk biçiminde değil, çok değişik şekillerde UFO’lar gözlemlenmiştir. Çünkü bu değişik tipteki UFO'lar değişik galaksilerden ve sistemlerden gelmektedir ve kendi aralarında da farklı teknolojik seviyelerde olan uygarlıklar tarafından yönetilmektedirler.

Çoğu kez dairesel biçimde görülen UFO’ların arasında tıpkı bir piramit özelliklerini taşıyanlar da vardır. En sık rastlanan tip elbette ki disk şeklindeki UFO’lardır. Bu diskler düz, kubbeli, çan biçimli, Satürn modeli olarak tanımlanırlar. Genelde Gümüş rengi, parlak metalik, altın sarısı veya siyah renktedirler. Gece görülen UFO’lar çevrelerine parlak renkli ışıklar yayarlar. Işıkların rengi ve tonu UFO’nun hızına göre azalıp çoğalabilir. Renkler gökkuşağının bütün nüanslarını taşırlar.

Normal bir UFO’dan çok daha büyük boyutlardaki Ana Gemiler ise, puro biçimi olarak bilinirler. Ana Gemiler yeryüzüne araştırma yapmak amacıyla gönderilen küçük diskleri ve UFO’ları taşıyan devasa araçlardır. Bu dev boyutlardaki araçlar, kimi zaman bir şehri, hatta bir ülkeyi içine sığdırabilecek kadar genişliktedirler. Ana gemiler de metalik dış yüzeye sahiptirler. Puro biçimli Ana Gemiler de, kendi aralarında farklı tiplere ayrılmışlardır. Yerden bakıldığında ince, uzun bir çubuğa veya üzerinde herhangi bir çıkıntısı olmayan, her iki ucu da oval biçimde olan bir tükenmez kaleme benzetilebilirler.

Hem UFO’lar, hem de Ana Gemiler normalde insan zihninin alamayacağı uzaklıktaki mesafeleri yine inanılmaz hızlarla ve büyük bir kolaylıkla, kısa zaman içinde kat edebilirler. Gözlemciler çoğu kez bir saniye önce gördükleri UFO’nun gözden kayboluşunu fark bile edemediklerini bildirirler.

UFO’lar hemen her ülkede değişik yaş gruplarındaki insanlar tarafından rapor edilirler. Öğrenciler, kırsal kesimde ve şehirlerde yaşayanlar, ev kadınları, pilotlar, astronomlar, senatörler ve hatta devlet başkanları ( Carter, Reagan, ) UFO’ları gözlemlemişlerdir.

UFO gözlemleri çoğunlukla 1 ile 5 kişilik gruplar tarafından yapılır. Bununla beraber UFO’yu binlerce insanın aynı anda gördüğü toplum gözlem olaylarıda defalarca olmuştur. UFO gözleminde sürekli gözlem süresi birkaç saniyeden birkaç saate kadar değişir. Bazı olaylarda UFO’ların aralıklarla birkaç saat süreyle gözlemlendiklerine rastlanmıştır. UFO gözlemleri günün ve gecenin her saatinde olabilir. Ancak istatisliklere göre yoğunluk gece 21.00 ve sabaha karşı 04.00 saatleri arasındadır.

UFO’lar çevrelerine ışık yayarlar dedik. Bu şiddetli ışık bazen gözleri rahatsız edecek kadar fazladır. Gece tezahürlerinde bile ağaçlık alanları, çiftlikleri tıpkı bir projektör ışığı gibi aydınlatır. Dünyaya gözle görülür şekilde yaklaşan bir UFO’nun belirli bir bölgeye yönelttiği veya yaydığı ışık genellikle beyaz renktedir.

Uçan dairelerin insanları gerçekten şaşkın bırakan en önemli özelliklerinden biri de hareket yetenekleridir. UFO hareketleri, dönen bir topacın yalpalama hareketi, düşen bir yaprak ya da sarkaç hareketi, top gibi aşağı yukarı sıçrama hareketi, uçuş yörüngesi boyunca aşağı ve yukarı salınım hareketi, 90 derecelik ani açılar yapması ve zig zag hareketi olarak tanımlanmıştır. Çoğu kez UFO’lar uçarken bir hizada, kademeli, yan yana, eşkenar dörtgen, dikdörtgen, üçgen, ‘V’ ve ‘Y’ uçuş düzeninde görülürler.

Gözlemlenen diğer bazı şaşırtıcı hareket biçimleri de şunlardır: Yüksek hızlarda giderken dik açı yaparak dönme; gemi , otomobil ve uçakların çevresinde dönme, onlarla birlikte seyretme ve üzerlerine ani dalışlar ; iki veya daha fazla UFO’nun buluşması; bir veya daha fazla UFO’nun daha büyük olan bir diğerinin içine girmeleri; büyük hızlarda uzaklaşarak ya da gözden kaybolarak jet avcı uçaklarından kaçmaları; hızla uzaklaşarak projektör ışıklarından kaçmaları ve enerji hatlarını çok yakından izlemeleri.

Görüldüğü gibi uçan dairelerin Dünya insanı tarafından pek de kolay algılanamayan, son derece değişik fizik özellikleri vardır. Bunlar sadece ve sadece D.Dışı taşıt araçlarına ait şeylerdir. İnsan kulağının duyma frekansının menzili içinde UFO’lar çoğu kez sessizdirler. Sesler duyulduğundaysa, bu genellikle, yüksek bir vızıltı, dönen bir topaçtan çıkan vınlama sesi, hışırdama, parlama ya da rüzgar sesi biçiminde tanımlanırlar. Geçtikleri yerlerde bazen kuvvetli bir ozon kokusu duyulur. Olası dahilinde elektro manyetik radyasyona karşı duyarlılığın ya da dokunma duyusunun frekans menzilleri içinde, UFO’larla yakın karşılaşmalarda bulunanlar, şu tarz raporları vermişlerdir: Otomobil yolcuları şok geçirmiş ve uyuşma hissetmişler; sürücüler geçici yarı felç durumu yaşamışlar; yolcular bir tür elektrik şokuna maruz kalmışlar; karıncalanma hissi duymuşlar; gözler tahriş olup şişmiştir.

Müşahitlerin hepsi uçan dairelerin fevkalade hareket kabiliyeti ve hızına işarette bulunmuşlardır. Görünürde ses üstü hareketlerine karşılık ne bir ‘patlama’ ne de bir ‘şok dalgası’ vardır. Bu durum klasik akışkan mekaniği kanunlarına zıttır. Genellikle uçan daireler, helikopterler gibi öne meyillenerek ilerliyorlar. Bu uçuş durumu hızları arttıkça daha belirgin hale gelmektedir. Hızla birlikte ışık durumu da artmakta ve renkleri değişmektedir.

Silindir biçimliler pek büyük boyutlara sahiptirler. Sabit durumda dikey şekilde bulunurlar. Bazı gözlemlerde etraflarında uçan daireler görülmüştür, sanki onlardan çıkmaktadırlar. Bu nedenle onlara ‘ana gemi ‘ demek adet olmuştur. Hareket esnasında, bu ana gemiler yatay duruma geçiyorlar ve bu sırada, düz olan arka kısımlarında ışıklı serpintiler görülmektedir. Uzaylıların ana gemileri çok büyük ve geniş oldukları için genellikle atmosferimize girmemektedir. Bu yüzden dünyamıza genellikle keşif gemileri gönderilmektedir. Ayrıca mürettebat taşımayan ve uzay gemilerinden idare edilen gözlem disklerine de atmosferimizde sık sık rastlanmaktadır.

Bütün bunlardan başka bir de UFO’ların EM ( elektro manyetik ) etkileri vardır. Otomobillerin durmaları, tüm elektrik sistemlerinin işlemez hale gelmesi, geniş bir çevrede elektriklerin kesilmesi, radyo, televizyon, telefonların çalışmaması, pille çalışan kameraların çalışmaz hale gelmesine neden olmak gibi etkilerdir. EM etki, mekanik sistemlerin işleyişinde de ortaya çıkar. Örneğin, manyetik olmayan alaşımlardan yapılmış mekanik saatlerin durması, bazı cihazların çarklarının dönmemesi, mekanik düzenli kameraların işlememesi gibi. UFO fenomeni sanki enerji çekme ve özellikle de elektrik enerjisini çekme yeteneği göstermekte ve tüm kinetik gücü felce uğratmaktadır.

BİR UFO, yani kimliği belirsiz uçan obje, ciddi araştırmacılar tarafından, kolaylıkla tanımlanamayan bir hava olayı olarak tarif edilir. Bir hayli çabayla birçok UFO raporları , uçaklar , parlak gezegenler, yıldızlar, meteorlar, balonlar, uydular, acayip bulut biçimleri vs. olarak teşhis edilebilirler. Çeşitli doneler veya kişilerin karakterlerinden dolayı, diğer UFO raporları maalesef şarlatanlık olarak tebarüz ederler ya da şarlatanlık olduklarından kuşkulanılır. Bununla beraber , kolaylıkla tanımlanan ya da kuşku uyandıran bu vakalar bir kez çıkarıldı mı, geriye, geniş bilimsel çalışma değeri olan yüzbinlerce açıklanamamış vaka kalır.

UFO TİPLERİ

Dünyamızda gözlemlenen UFOlar geleneksel uçaklardan çok daha farklı geometrik modellere sahiptir. İşte en sık rapor edilen UFO biçimlerinden bazıları:

 

- Diskler ve Kubbeli Diskler: Uçan daire adı verilen cisimler bunlardır. Bunların pencereler, iniş takımları, halkalar, kapılar gibi yapısal özellikleri bulunmaktadır.

 

- Koni: Koni biçimli UFOların pek çok çeşidi vardır. Bazıları tersyüz edilmiş koni şeklindedirler. Tabandan birleşmiş iki koni biçiminde UFOlar da gözlemlenmiştir.

- Küre: Dairesel ve küre biçiminde UFOlara dair pek çok gözlem raporu bulunmaktadır. Bunlardan çoğu gece gözlemleridir. Aynı zamanda yarım küre biçiminde UFOlar da gözlemlenmektedir.

- Boomerang: Boomerang biçimindeki UFOlar 1980’lerde gözlemlenmeye başlamıştır. Bu UFOlar genelde asimetrik bir şekle sahiptir; alçaktan ve yavaş uçarlar. Bunlardan bazıları yaklaşık üç futbol sahası büyüklüğündedir.

- Puro: 1940-1960 yılları arasında puro biçiminde büyük UFOlar nadirende olsa gözlemlenmekteydi. Bunlar bazen içlerinden disk biçiminde cisimler de çıkarmaktaydılar. 1949 yılında gözlemlenen yaklaşık bir mil uzunluğundaki puro biçimli UFO izleyenleri şaşkına çevirmişti. Günümüzde puro biçimindeki UFOlara nadir rastlanmaktadır.

 

08 Temmuz 1967'de ABD Cumberland'te fotograflanan Puro biçimli UFO

- Silindir: Bunlar, silindir görünümündedirler ve puro biçimli UFOlara göre daha ufaktırlar.

- Halter: Halter biçiminde UFOlar ortadan bir çubukla tutturulmuş iki küreden oluşmaktadır.

- Mantar: Bu UFOlar bir kubbe ve sapa benzer bir gövdeden oluşmaktadır.

- Piramit: Uçan, piramit şeklinde cisimlerdir.

- Dikdörtgen: Bazı UFO’lar biçim olarak aynı bir dikdörtgene benzemektedirler.

- Üçgenler: 1989 yılından itibaren yakın zamanlarda sık sık görülen bir UFO biçimidir. Üçgen UFO gözlemlerinin sayısı disk şeklinde UFO gözlemlerini aşmaktadır.

 


İlk defa Belçika'da görülen Üçgen UFO, 1989


25 Ocak 1997 Pine Bush, ABD

 

- Satürnler: Geniş bir küre ve onu çevreleyen bir halkadan oluşmaktadırlar.

 

TANIMLANAMAYAN YÜZEN CİSİMLERİ (U S O ’lar)

Çoğu kişi gezegenimizi ziyaret eden UFO’lar hakkında birşeyler duymuştur. Peki esrarengiz cisimler sadece gökyüzünde mi görülmektedirler? Bildiğimiz gibi, dünyanın büyük bir bölümü sular altındadır ve kanıtlar, UFO’ların gezegenimizdeki bir çok yere kimseye görünmeden gidebilmek için suları da kullandıklarını göstermektedir. UFO’ların deniz altında seyahat edenlerine U S O -Tanımlanamayan Yüzen Cisimler- adını vermekteyiz. Pek çoğumuz bunu bilmese de, bu esrarengiz denizaltı araçları hakkında pek çok gözlem raporu bulunmaktadır.

 

Özellikle Bermuda Şeytan Üçgeni’ndeki Bimini bölgesi, tanımlanamayan gizemli yüzen cisimler ve denizaltından gelen esrarengiz ışıkların sıklıkla gözlemlendiği bir bölgedir. Bermuda Şeytan Üçgeni’ndeki esrarengiz olayları araştıran zoolog, arkeolog ve oşenograf Dr. Manson Valentine, Bermuda’ daki USO gözlemlerinden şöyle bahsetmektedir: “Bu bölgede başka herhangi bir yerde yapılanlardan çok daha fazla gözlem yapılmaktadır. Yakın zamanlarda bölgede, uçak olmadıkları tespit edilen hava araçları ve denizaltı olmadıkları tespit edilen denizaltı araçları ile ilgili pek çok gözlem yapılmıştır.”

USO gözlemlerinin geçmişi 1800’lere kadar uzanmaktadır. 1800’lü yılların ortalarında sıklıkla görülmeye başlayan USO’lar, 1845’teTürkiye’de Antalya açıklarında, 1875’te Meksika açıklarında, 1879-1890’da Basra Körfezi’nde, 1891’de Çin Denizi’nde ortaya çıkmışlardır.

20. yüzyılda UFO gözlemlerine ilişkin raporlarının artmasıyla birlikte, denizlerdeki esrarengiz cisimlere dair gözlemler de artmıştır.

30 Haziran 1967’de bir Arjantin gemisi olan Naviero’da bulunan bir grup insan, denizde silindir biçimli bir cismin yüzdüğünü fark ettiler. Yaklaşık 33 metre uzunluğundaki bu cisim mavi-beyaz bir ışık saçıyordu. Cismin hiçbir ses çıkarmaması ve suda hızla yol almasına rağmen dalga yaratmaması gözlemcileri şaşkına çevirmişti. İnsanlar bu esrarengiz deniz aracını seyrederken, araç birdenbire rotasını Naviero’ya doğru çevirdi, hızlandı ve gemiyle çarpışmasına ramak kala suya dalarak gözden kayboldu.

1972 yılının Ağustos, Eylül ve Ekim ayları süresince Karayib Denizi’ndeki adalardan yoğun UFO ve USO gözlemleri rapor edilmiştir. 1974 yılında tekrar yoğunluk kazanan bu gözlemler, bize Venezuella açıklarında bir sualtı UFO üssünün var olduğunu düşündürmektedir.

26 Temmuz 1980’de, Brezilya gemisi “Caioba-Seahorse”la yolculuk yapan denizciler, suda yüzen, yaklaşık 10 metre çapında yuvarlak, gri bir cisim gördüler. O sırada ufukta parlak bir ışık belirdi ve gemiye doğru yaklaşmaya başladı. Işık, geminin yanındaki gri cisme doğru yaklaşırken gemideki tüm teknik ekipmanlar birdenbire arızalandı. Gri cisim yeşil, kırmızı, mavi ve sarı ışıklarla aydınlanıyordu. Yaklaştıkça çok parlak, disk biçiminde bir cisim olduğu anlaşılan bu ışık, deniz altına dalarak metalik USO’ ya doğru yöneldi ve onunla birleşti. Daha sonra bu iki cisim birlikte su yüzüne çıktılar, bir süre burada durdular, ardından da büyük bir hızla gökyüzüne yükselerek gözden kayboldular.

Peki USO’lar sadece okyanusta mı görülmektedir? Hayır, nehirlerde hatta göllerde gözlemlenen bu tür esrarengiz cisimlere dair pek çok rapor bulunmaktadır. 30 Nisan 1976’da tanımlanamayan bir cisim, İsveç’deki donmuş Siljan nehrinin buzlarını büyük bir güçle kırarak su üstüne çıkmıştır. Buzun kalınlığı 20 cm olmasına rağmen, tanıklar cismin ancak 9 metre uzunluğunda olduğunu bildirmişlerdir. Söz konusu USO, suyun dibinden gelmiş; buz tutmuş yüzeye doğru ortalama 100 km/s hızla yaklaşarak buzu kırmış ve buz üzerinde yaklaşık 800 metre uzunluğunda ve 4 metre genişliğinde bir kanal açmıştır. Bu cisim, daha sonra hiçbir hasara uğramadan su yüzüne çıkmış ve gökyüzüne doğru hızla havalanmıştır.

GÖZLEM TÜRLERİ

YAKIN KARŞILAŞMALAR

Yakın karşılaşma, bir ya da birden fazla UFO’nun veya dünya dışı zeki varlığın bir insanın bulunduğu yeri ziyaret etmesi olarak tanımlanır. Bu ziyaretler nadirde olsa bazen insanlarla iletişim kurma, onları eğitme ya da onları uçan daireye götürerek bazı özel prosedürler ve bilgiler uygulama amacıyla yapılmaktadır. Yakın karşılaşmalar, günün ya da gecenin her saati, yeryüzünün hemen her yerinde, havada, yeraltında ya da deniz altında meydana gelebilmektedir. Dış dünyadan gelen ziyaretçiler her türden insanla temasa geçerler. Her yaştan insanı, zengin, fakir, orta halli ayırdetmeksizin ziyaret edebilirler. Bu bir bilimadamıda olabilir, sade bir çiftçide (Dr. Daniel Fry ve Billy Meier örneğindeki gibi..Yakın Temas menüsüne bakınız..) karşılaşmaların çoğu bireysel düzeyde gerçekleşmektedir, yani bir insan bir ya da birden fazla dünya dışı varlıkla karşılaşmaktadır.

Yakın karşılaşmalardan önce sıklıkla ön belirtiler yaşanır. Bu belirtiler, uzaktan görülen bir UFO’nun giderek yanınıza yaklaşması ya da gece birdenbire yoğun bir ışık demeti veya havada süzülen yanar döner ışık küreleri görmeniz şeklinde olabilir. Bazı vakalarda, bu belirti kişinin kulaklarının tuhaf bir biçimde çınlaması ya da ürpertici bir hisse kapılma şeklindedir. Ancak bazı olaylarda hiçbir belirti olmayabilir.

Dünya dışı varlıklarla temas hakkında yapılan araştırmalara göre, sadece ABD’de yılda yaklaşık 3,000 yakın karşılaşma olayı meydana gelmektedir. Dünyanın en nitelikli UFO araştırmacılarından biri olan ve artık aramızda olmayan Dr. J. Allen Hynek, 1972 yılında yakın karşılaşmaları sınıfladıran bir tablo oluşturmuştur. Bu sınıflandırma günümüzde de geçerliliğini korumaktadır. Hynek UFO gözlemlerini genel bir çerçevede, uzak gözlemler ve daha yakın gözlemler olarak ikiye ayırmaktadır:

GÖZLEM TÜRLERİ

1- UZAK GÖZLEMLER (200 m.’den uzak)

Gece Işıkları: Hareketleri bildiğimiz ışık kaynaklarıyla açıklanamayan ve alışılmadık manevralar yapan ışıklar. Bunlar alışılmamış biçimlere, renklere ve yoğunluğa sahiptirler ve bu özellikleriye uçak ya da benzeri bir cisim olmadıkları anlaşılmaktadır. Genellikle kırmızı, turuncu ya da beyaz renktedirler. Gece ışıkları, UFO gözlemlerinin büyük bir bölümünü oluşturur.

Gündüz Diskleri: Gündüz gözlemlenen alışılmadık uçan cisimler. Bu cisimler genelde oval disk, puro, küre, üçgen ya da boomerang biçimindedirler. Hem yer seviyesinde hem de yükseklerde ortaya çıkabilirler. Sıkça, havada asılı kaldıkları, ardından da inanılmaz bir hızla bulundukları yerden ayrıldıkları ve olağanüstü manevralar yaptıkları gözlemlenmiştir.

Radar Görüntüleri: Nadir görülen bir durumdur, çünkü normal uçakların çoğu da radarda belirlenmelerini sağlayan bir donanıma sahiptirler. UFO’ların radar görüntüleri tanımlanamayan bip seslerinden oluşur ve “kaynağı bilinmeyen görüntüler” olarak isimlendirilir. UFO’lar ancak isterlerse bizim radarlarımızda tespit edilirler. Bugün artık Dünya teknolojisi bile radara yakalanmayan hayalet uçaklar geliştirmiştir. Yine de radarların tespit ettiği binlerce UFO vakası birçok ülkede yaşanmış ve resmi yetkililerce de rapor edilmiştir.

2- YAKIN GÖZLEMLER (200 m. ve daha yakını)

Birinci Türden Yakın Karşılaşmalar: UFO yakından görülmesine rağmen, tanıkla herhangi bir etkileşim içine girmemekte ve çevrede herhangi etki ya da iz bırakmamaktadır.

İkinci Türden Yakın Karşılaşmalar: UFO bulunduğu çevrede fiziksel kanıtlar bırakır. Bu kanıtlar, bozulan ya da zarar gören elektromanyetik sistemlerden, topraktaki izlere, ve bitkiler, hayvanlar ve insanlar üzerinde bırakılan fiziksel etkilere kadar pek çok biçimde olabilir.

Üçüncü Türden Yakın Karşılaşmalar: UFO’nun mürettebatı ya da içindeki varlıklar gözlemlenir fakat genelde bu varlıklarla bir iletişim içine girilmez.

Dördüncü Türden Yakın Karşılaşmalar: Uzaylı varlıklarla birebir iletişime ve temasa geçme olaylarını içerir.

UFO'ların YAPILARI

YAPISAL ÖZELLİKLER

UFO’ların yapısal özellikleri birbirinden farklı olmasına rağmen, yakın karşılaşma raporlarında bazı ortak özelliklerden de bahsedilmektedir. Bağlantı yerleri bulunmayan dış omurgalı UFOlara dair raporlar, bu araçların ileri bir teknolojiyle inşa edildikleri izlenimini vermektedir. Gözlemlenen ve fotoğraflanan UFO’lar arasında, alt bölümlerinde üç ya da dört küre bulunan kubbeli diskler dikkat çekicidir. Bu kürelerin döndükleri görülmüştür.

 

Disklerin üstündeki kubbelerden anten benzeri cisimler çıkmaktadır. Disk biçimli UFOlarda pencere ve kapılar da gözlemlenmiştir. Bunun yanında, alt kısımlarında dikdörtgen paneller bulunan üçgen biçiminde UFOlar da bulunmaktadır.

 

Işıklar, pencereler, paneller, yükseltilmiş yüzeyler hemen her tür UFO’da görülmektedir. Bu özelliklere sahip cisimler gözlemleyen tanıklar bunların başka dünyalardan geldiğine ikna olmuşlardır. UFOlar hem gündüz hem de gece gözlemlenebilmekte ve bazı atmosferik efektler yaratmaktadırlar. Parlayan ışık geçirmez gövdeler, parlayan yarısaydam gövdeler, kıvılcımlar ve dumanlar bu efektler arasındadır. Gündüz gözlemlenen UFOların belirli bir renkte ışık yaydığı görülmemiştir. Genel olarak gümüşi ve beyaz renkte oldukları söylenmektedir. Gece ise, UFOlar parlak ışık kaynakları olarak belirirler. Gövde ışıklarının rengi değişiklik göstermektedir; bazen birden fazla renge girerler ya da gözlem sırasında renk değiştirirler. Kimi görgü tanıkları, bu araçların hızlandıkça gözlemlenmesi güçleşen değişiklere uğradıklarını bildirmişlerdir.

 

Bu özelliklerin UFOların sahip olduğu itici gücün bir ürünü olduğu tahmin edilmektedir. Bu, aynı zamanda, gözlemlenen cismin bir araç olduğunu da göstermektedir. Eğer bazılarının belirttiği gibi UFO’lar elektrogravitik ya da manyetogravitik bir teknolojiyle çalıştırılıyorsa, bahsettiğimiz özellikler bu teknolojinin ürünüdür. UFOlar saçtıkları ışıklarla kendilerini çevreleyen atmosferi iyonize edebilmektedirler. Bu iyon katmanları, bulunulan yere ve havanın durumuna göre farklı renklere sahip bir plazma haline gelmektedirler. Uzaylı varlıklar ayrıca, ivmenin ve hızlı manevraların negatif etkilerini sıfırlayan aletler de geliştirmişlerdir, dolayısıyla uçan daireleriyle havada akıl almaz manevralar yapabilmektedirler. Bildirilen yüzlerce UFO raporu üzerinde yapılan çalışmalar, UFOların belli başlı ve yinelenen bir manevra paternleri olduğunu ortaya çıkarmıştır. Bunlar arasında, UFO’ların önce havada asılı kalması ardından aniden hızla yükselmesi o kadar sık rastlanan bir olaydır ki, bu bir UFO’nun tipik özelliği olarak kabul edilmektedir, çünkü hiçbir doğal ya da insan yapımı cisim bu şekilde hareket edememektedir. Daire biçimini alma, havadaki araçları süratle geride bırakma ve bir araya gelerek birlikte hareket etme de sık sık gözlemlenen UFO manevralarındandır.

 

 

YER ve TOPRAKTAKİ İZLERİN ANALİZİ

Yer ve topraktaki izlerin analizi ; UFO inme olayının hemen sonrasında örneklerin alınması ve ölçümlerin yapılması ve meteorolojik koşulların izler üzerindeki etkisinin belirlenmesidir.

Yer izlerinin araştırılmasında örnekler alınması ve laboratuarlarda incelenmesi çok önemlidir Toprağın bileşiminde mekanik , termal , manyetik , radyoaktif , fiziksel ve kimyasal etkiler , değişimler oluşabilir ve belirlenebilir.

 

Mekanik İzler ; Toprağa yapılan bir basınçla oluşurlar, bu ölçülür.

Termal Etki ; Topraktaki su bileşiminin ölçümü ve değişkenliğinin saptanmasıdır.

Manyetik Etki ; Bazı toprak bileşimlerinde bulunan yüksek manyetik kalıntılardan oluşur ve çevredeki yakın örneklerle karşılaştırılarak bilgi edinilir. Radyoaktivitenin değişimi bir diğer önemli etkidir. Fiziksel ve kimyasal ölçümler ise ; moleküler , atomik , isotopik kompozisyonları gösterir.

 

yaratık

Uzaylılar & Yaratıklar

Grafik ve Resim Canlandırmalar

uzaylı

 

 

 

Uzaylı Tiplemeleri

Uzaylı Tiplemeleri - 01

Uzaylı Tiplemeleri - 02

Uzaylı Tiplemeleri - 03

Uzaylı Tiplemeleri - 04
Uzaylı Tiplemeleri - 05
Uzaylı Tiplemeleri - 06
Uzaylı Tiplemeleri - 07

Akh-Banana Cumhuriyeti

yaratık

Profesör Zee-Götch-Che

Kâinat Erkek Güzeli

Musikişinas Hanımlar

Uzaylılarla Evlilik

Karşılama Heyeti

yaratık

Uzay Gemileri

Uzay Gemileri - 01

Uzay Gemileri - 02

Türk Uzay Gemisi

uzaylı

KATEGORİ XXX

Atılgan Mürettebatı

Kainat Güzeli

Uzaydan Gelen Adam

yıldızlara yolculuk

EVRENDE YALNIZ MIYIZ ?

evrende yolculuk


Evrende ne bugüne değin yalnızdık; ne de bundan böyle yalnız olacağız...

Bizler, evrende tanıdığımız varlık biçimlerinden, "biyolojik yaşam" adıyla bildiğimiz türüne bir örnek oluşturuyoruz. Yerimiz: Samanyolu gökadasında, Güneş sistemi, Dünya gezegeni.

insan ve dünyası  

Türümüz, bu gezegenin sağladığı zengin biyolojik yaşam çemberlerinde milyarlarca yıldır süregelen evrimin günümüze ulaşan ürünlerinden birisi... Sapiens olmak niteliğiyle, çevresindeki öteki biyolojik türlere göre, biriciklik taşıyor...

Yani biz, çevremizde, herbirisı kendi ekoloji çentiğine en görkemli biçimde uyarlanmış milyonlarca canlı türü arasında, âlet yapımı/kullanımına yatkın bir anatomiye, ileri düzeyde sosyal/kültürel düzenekler ve bunlarla bağlaşık bilişsel/iletişsel olanaklar geliştirmeye yatkın bir nörolojiye sahip, üstün ve baskın bir canlı türüyüz.

Görülen gerçek odur ki, vardığımız bu noktada kalacağa da benzemeyiz. Kısa sürelerde kendi gezegenimizden öte, sonraları belki güneş sisteminden öte, bir gün hatta belki de büyük Samanyolu Gökadamızdan öte, evrenin derinliklerine ulaşacak büyük bir serüvenin eşiğinde olduğumuza inanmamız için çok neden var...

evren ve evrim

Organizmanın uyarlanmasını sağlamakta gerekli ve yeterli bir duyumlama/algılama düzeni; türün sürekliliğini sağlayacak davranışların oluşturulmasını üstlenen merkezî sinir sistemi; maddeyi gereksinimlere göre biçimlendirme ve çevrede hareket olanaklarını veren anatomik özellikler -- yani el ve ayak tanımlarına uyan organik özellikler... Çevreyi önce tanımaya, giderek denetlemeye ve değiştirmeye yönelen bir zekâ; biyo-psikolojik kültür boyutumuz; tutkularımız, ihtiraslarımız; herşeyden öte, bilmek, öğrenmek, anlamak merakımız... Artan bir nüfus, artan gereksinimler... Artan olanaklar, artan doyumlar ve yeniden artan gereksinimler... Sonuçta, dar gelen bir dünya, dar gelen bir güneş sistemi, dar gelecek gökadalar...

Evrende buna benzer işlevlere yanıt veren çizgilerde evrim geçirmiş sonsuz sayıda canlı türünden ancak birisi olabileceğimizi kafalarımıza artık iyice yerleştirmemiz gerek. Evrenin dört bucağına çevirdiğimiz teleskoplar, radyoteleskoplar çevremizde daha milyonlarca gökadanın, milyarlarca güneşin varlığını gösteriyor. Evrende bizimkine benzer koşullara sahip herhalde trilyonlarla anlatılabilecek sayıda başka gezegenler -- dünyalar -- bulunacağı tezini görmezlikten gelmemiz önerilemez.

evren ve evrim

Sanırım evrendeki konumumuzu bir kez daha tanımlamakta yarar var: Samanyolu gökadası, Güneş sistemi, Dünya gezegeni... Az ilerde göreceğimiz gibi, pekala sıradan bir durum ve konum... Türümüzün, evrende biyolojik yaşamın tek temsilcisi olabileceğini düşünmemizi gerektirecek herhangi bir neden var mı? Tam tersine, çok kalabalık bir evrende yaşamakta olduğumuza kesin gözüyle bakabiliriz.

Ergeç karşılaşmamız ise kaçınılmazdır. Belki biz gideceğiz. Belki onlar gelecek. Belki bir gün bir başka yıldız sistemindeki değerli maden yatakları için rekabete girişeceğiz. Yada belki bir gün Birleşmiş Yıldızlar Federasyonu'ndan, Demokratik Yıldızlar Birliği'ne karşı katılma önerisi alacağız... İnsanın tarihçesinde yeni bir sayfanın değil, yepyeni bir bölümün açılacağı, heyecan, umut, ve korku dolu bir an olacak bu ilk karşılaşma...

Karşılaşacağımız güne değin, nasıl bir anatomik görünüm, nasıl bir fizyoloji, nasıl bir kafa yapısı, nasıl bir duygusal dünya, nasıl bir sosyal yapı, nasıl bir teknoloji ile karşı karşıya geleceğimizi kestirmenin hiçbir yolu yok.

 

Merhaba, Dünyalı yaratık!

Ana çizgileriyle, yıldızlar arası yolculuk boyutunu geliştirecek uzay ırklarının, hangi zorunlu işlevleri karşılayan bir evrim geçirmiş olabileceğini irdeleyebiliriz. Evreni fiziksel anlamda şu ya da bu boyutunda duyumlayacak organ ve duyargalar, âlet yapımı/kullanımına elverişli bir "el", hareket olanağı sağlayacak bir "ayak" (ancak belki de altışar parmaklı dörder el ya da bir düzine düztaban ayak), zekâ, öğrenme yeteneği, öğrenme dönemi, yetişkinlik dönemi, yaşlılık dönemi... Ayrıca, biyolojik bir türün evrim ve sürekliliğinde en önemli boyut olarak, organizmanın doğumu, türünü çoğaltması (acaba nasıl?), ölümü... Doğaldır ki bu arada, beslenme ve boşaltma işlevleri...

Bir noktaya daha değinelim: Başka dünyalılarla karşılaşmaktan söz açıldığında, insanın aklına nedense hep sapiens yaratıklar geliyor. Acaba kişi herkesi kendi gibi bellediğinden değil midir? Oysa o görkemli yolculuklarımız, bakarsınız oralarda biyolojik yaşam evrelerinin "tekhücreliler", "böcekler", yada "dinozorlar" dönemlerine de denk gelebilir!

Ya da tam tersine, biyolojik yaşamın artık son dönemine ulaştığı, belki bütünüyle yokolduğu; bir zamanların "akıllı" yaratıklarının yapımı olan "akıllı" robotların yönetime el koymuş oldukları ileri bir teknoloji dünyasına da denk gelebilir!

 

akıllı robot ve robotlar

Belki, üstün silahlarıyla Dünyamızı kendilerine köle kılmağa kalkışacak zalim bir uzay ırkı, sonunda dünyamızın öteki canlı türlerine -- diyelim ki nezle mikroplarına -- yenik düşerek emellerinde başarısızlığa uğrayacaklardır. Ya da bizler başka dünyaları fethetmeye kalkıştığımızda, dertsiz başımızı aynı ölçüde derde salmış olacağız...

Olasılıklar, katışıksız anlamda, SONSUZ'dur... Yaşam, heryerde, çok farklı ekosistem koşullarına uyarlanmış, her seferinde çok farklı boyutlar, çok farklı görünümler kazanmış olarak karşımıza çıkacaktır.

Dilerseniz bir örnek geliştirelim!... Güneş sisteminde, bizim gezegenimiz dışında, en azından bizim anladığımız tanımıyla, "biyolojik yaşam" olgusundan söz etmemiz pek olanaklı görünmüyor. Fakat zihin jimnastiği kabilinden, diyelim ki Venüs yada Mars'ta, yahut Jüpiter'in uydularından birisi üzerinde canlı varlıklar bulunsaydı, acaba nasıl bir kılığa bürünmüş olurlardı?

uzaylı bir canavar !!

 

Örneğin, Venüs'lü dostlarımızı düşünelim. Bir zamanlar Venüs, en azından kurgubilimcilerin hayal dünyasında, zengin bitki örtüsüyle bezenmiş yemyeşil bir cennet, ve ileri bir uygarlığın beşiği olarak görülürdü. Önceki yılların bu romantik ve esrarengiz gezegeni hakkında 1970'lerde pek çok yeni bilgi elde edildi.

Venüslü hayalî yaratığın uyarlanmak zorunda kalacağı ekolojik koşullan gözden geçirelim: Dört yüz seksen santigrad dereceye ulaşan yüzey ısısı. Santimetre kareye Dünya'dakinin 90 katı atmosfer basıncı. İçinde % 96 oranında karbon dioksit bulunan bir hava karışımı. Atmosferin üst tabakalarında, 25 km kalınlığında ve % 75 yoğunlukta sülfürik asit eriyiği bulutları. Bu sonuncusu, doğaldır ki, gezegene giriş-çıkış açısından önemli bir konu...

Venüslü dostumuzun, bu müthiş atmosfer basıncına karşı koyabilmek için, iskelet yapısı gövdesini çapraz çeperlerle ayakta tutacak biçimde gelişme göstermiş, bastıbacak boylu, Kaptan Cousteau'nun Batiskop'una benzer top gibi yuvarlak bir yaratık olduğunu düşünebiliriz.

Vücut ısısını kolaylıkla salıvermek için incecik derili ve herhalde simsiyah bir yaratık. Dört yüz seksen santigrad ısıda su damlacıkları olarak terlemek sözkonusu olamayacağından, herhalde bütün gözeneklerinden buram buram buhar fışkırtan bir seyyar fin hamamı! Hatta ve hatta, belki de "radyatör" görevi üstlenecek çeşitli kanat, petek, ve pervaneler!...

venüs gezegeni yerli ırk !!  

Damarlarında, vücudun iç basıncını yeterli düzeyde tutabilmek için -- aynı zamanda ısıya dayanıklı -- örneğin silikon tabanlı bir sıvının yüksek güçte bir yürek tarafından pompalandığı bir dolaşım sistemi...

Peki, acaba Venüslü dostumuz ne yiyip ne içecektir? Isıya dayanıklılık açısından yukarda silikon tabanlı bir biyo-kimya üzerinde karar kılmış bulunuyoruz. O halde, bir kenarda oturmuş toprak yiyen, ya da beton parçalarını kemiren mutsuz bir nüfus... Havadan ciğerlerine karbondioksit çekmek zorunda olan karbon fazlasını belki de doğrudan kalın barsağa geçirerek, burada silisyum artıklarıyla tepkimeye girmesini sağlayacak bir yaratık. Venüslü dostumuz adına seviniyoruz. Çünkü, dört yüz seksen santigrad ısıda cam eriyiğine dönüşecek olan silisyum karbürü dışlamakta güçlük çekmeyecektir!...

Ekolojik döngünün öteki ucunda ise, yine silikon tabanlı bitkiler... Bunlar, camı parçalayarak, karbonu atmosfere geri verecekler. Bu arada, Venüslü dostumuzun sofrası için, beton saplar üzerinde, beton yapraklar ve leziz beton meyveler serpilip gelişecek...

Venüslü hipotetik dostumuzu kendileriyle tartıştığımız biyokimyacı arkadaşlarımız, sözü edilen cehennemde, bildiğimiz biyokimya kurallarına göre yaşamın olanaksız olacağını doğruladılar. İşte biz de bunu söylemeğe çalışıyorduk!

 

 

evren ve evrim

bilim kurgu   ROSWELL  !!  kurgu-bilim

 ileri ırk uzaylı yaratık

 

 

evren ve evrim

UFO ve uzaylı yaratıklar konuları ile ilgilenenlerin yakından bildikleri bir öyküyü burada tekrarlamayacağım.

Özetle, 1947 yılı ABD üzerinde çok sayıda UFO görülme olaylarının rapor edildiği bir yıl olmuştu. 2 Temmuz 1947 günü, New Mexico eyaleti Roswell kenti yakınlarında çöllük arazide yere bir cisim çakıldı. Ertesi gün bölgeyi gezen Mac Brazel adlı bir çiftlik sahibi, ortalığa saçılmış döküntü ve kalıntılardan örnekler topladı ve bunları birkaç gün sonra Roswell şerifine götürdü. 7 Temmuz günü, askeriye olaya el koydu. Binbaşı Jesse Marcel ve ekibi, kalıntıları toplamak üzere bölgeye geldiler ve bölge ziyarete kapatıldı. Brazel sorgulanmak üzere gözaltına alındı. İkinci bir yere çakılma olayından daha söz ediliyordu.

Ordu yetkilileri tarafından yapılan ilk açıklama bir uzay aracının yere çakıldığı şeklindeydi. Birkaç saat sonra yalanlandı ve bölgeye düşenin bir meteoroloji balonu olduğu duyuruldu.

Olay uzun süre unutuldu. Fakat, Jesse Marcel 1970 yılında, o zamanki olayın bir yalanla örtbas edildiğini, düşen cismin bir meteoroloji balonu olmadığını iddia etti. Kendisi ve başka bir düzine kişi daha, bunun bir uzay aracı olduğunu ve üstelik birkaç uzaylı cesedi bulunmuş olduğunu öne sürüyorlardı.

Hava Kuvvetleri tarafından oluşturulan bir araştırma komisyonu konu üzerinde çalıştı ve uzay aracı iddialarının geçersiz olduğu görüşüne vardı.

1995 yılında İtalya'da yapılan bir UFO'cular kongresinde, Roswell'de çakılan uzay aracındaki yaratıklara uygulanan otopsi sahneleri olduğu iddia edilen bir filim gösterildi.

Buraya kadar yazdıklarımın, kendilerini komple teorilerine fazlaca kaptırmış kişilerin hayal gücünü dörtdörtlük kanatlandıracak cinsten olduğu inkar edilemez.

Alan 51 konusunda olduğu gibi, burada da -- özlem ve umutla -- eldeki bütün döküman ve iddiaları dikkatle okudum. Ancak kanaâtimin olumsuz yönde oluştuğunu söylemek zorundayım.

Olayı yanlızca bir yönüyle ve özetle ele alacağım, ve üslubum da korkarım biraz alaycı olacak. Ama önce, şu ünlü "otopsi" filminden birkaç kareye göz atalım:

           

Sorun nerede mi? (Antropolog damarım tuttu ya!)

Sorun şurada: Bu "uzaylı yaratıklar" birhayli fazlaca antropomorfik özellikler taşıyor; yani, bizlere aşırı benziyorlar...

Farklı bir evrim çizgisi geçirmiş bir uzay ırkının bizlere bu derece çok benzemesi nasıl açıklanabilir ki?

Coğrafi ve evrimsel tarihçeleri farklı türlerin kaderi aynı çevre koşulları içinde kesişirse, morfolojik benzeşme yönünde bir eğilimin bundan böyle önplana çıkacağını biliyoruz. Yeryüzü türleri arasında bu sürecin sayısız örneklerini görürüz: Memeli balina ve yunusların deniz yaşamına uyarlanarak balık formu kazanmaları gibi.

Besbellidir ki, bizimkine benzer çevre koşullarına sahip başka gezegenlerde oluşan zeki yaşam örneklerinin de "kolları", "bacakları" olacak, "kafaları" da mâbadlarında değil, omuzlarının üstünde yer alacak...

Ama, orada duralım.

Genlerimizi %98.4 oranında paylaştığımız şempanzeler bile bize ne ölçüde benziyor ki?!

"Otopsi" filminde "uzaylı yaratık" olarak takdim edilen görüntülerin bu derece antropomorfik (=insan benzeri) olmasını ciddiye almak benim görüşümle mümkün değil...

Akla birşey daha geliyor, tabii:

Sakın, bu uzaylılar, sık sık kaçırdıkları dünyalılardan elde ettikleri sperm ve yumurtalarla karma bir ırk geliştiriyor olmasınlar?!

Hani, görünce ürkmeyelim, korkmayalım diye...

evren ve evrim

Bir başka "açıklama" da şöyle olabilir:

Roswell'de yere çakılanlar, aslında bizim sülbümüzden, birkaç bin yıl sonraki torunlamız... Eh, fizik görünüm olarak biraz kötülemişler, ama "zamanda yolculuğu" başaracak kadar ilim ve teknolojide ileri gitmişler...

Sonra, atalarını görmek için, rotalarını zamanımıza çevirmişler...

Ama, tam biz kollarımızı açmış onları kucaklamayı bekliyor iken,

Tühhh,

Roswell'de yere çakılmışlar.

evren ve evrim

Yazıklar olsun bize ki, şu bizim Ağrı Dağının tepesindeki Nuh'un Gemisi'ni, Kutsal Kitaplarda bile bunca kanıt varken, bir küçük Roswell kasabası kadar turist cazibesi haline getiremedik...

evren ve evrim

 

ÖTEKİ DÜNYALAR !!

BAŞKA DÜNYALAR !!

CESUR YENİ DÜNYALAR !!

 

  kent ve yalnız adam

Kent ve Yalnızlık

uzayda aşk uzayda eşleşme

Uzayda Eşleşme

gece ve rüya

Gece ve Rüya

ufolar ve kule

Kuleler

 
  hassas denge

Hassas Denge

dünya çevresinde ufolar

Ufolar

balinalar dünyamızı terkediyor

Balinalar Terkediyor

rüya ve oyun

Rüya ve Oyun

 
  geometrik kent

Geometrik Kent

kale ve yalnızlık

Kale ve Yalnızlık

derin uzayda yolculuk

Derin Uzay

yeni dünyalarda

Yeni Dünyalarda

 
  uzak yolculuklar

Yalnız Gemi

dünyamıza dönüş

Dünyamıza Dönüş

saldırganlar

Saldırganlar

karanlık ve aydınlık Zulmet ve Aydınlık  
 

ÇEŞİTLİ UFO VİDEO GÖRÜNTÜLERİ AŞAĞIDA TIKLA
 

VİDEO=1=http://www.youtube.com/v/njujBq1IvrA&rel=1&border=1VİDEO =1=http://www.youtube.com/v/uLquldzhL3A&rel=1

VİDEO=2=http://www.youtube.com/v/cJMpzwVarP4&rel=1

VİDEO=3=http://www.youtube.com/v/k5W3buftf9o&rel=1
VİDEO=4=http://www.youtube.com/v/3G4KnhYuWD8&rel=1
 
 
 
 

VİDEO=5=http://www.youtube.com/v/fqcSEESrFVg&rel=1

......VİDEO=6=http://www.youtube.com/v/lhNx1be-V6A&rel=1

     VİDEO=7=http://www.youtube.com/v/njujBq1IvrA&rel=1&border=1
VİDEO=8=<object width="425" height="373"><param name="movie" value="http://www.youtube.com/v/mos9-LReoWQ&rel=1&border=1"></param><param name="wmode" value="transparent"></param><embed src="http://www.youtube.com/v/mos9-LReoWQ&rel=1&border=1" type="application/x-shockwave-flash" wmode="transparent" width="425" height="373"></embed></object>

evren ve evrim

UFO VİDEO ARŞİVİ

(9106 kb) (10793 kb) (10977 kb)
(12864 kb) (8747 kb)
(13078 kb) (8830 kb) (16713 kb)
(10936 kb) (15803 kb) (11476 kb)
(11869 kb) (5633 kb)
(14267 kb) (11465 kb) (10238 kb)
(12706 kb) (11417 kb) (6168 kb)
(11242 kb) (7810 kb) (17717 kb)
(12794 kb) (11691 kb) (7537 kb)
(9144 kb) (2560 kb) (12288 kb)
(936kb) (17408kb)
(11476 kb)(12614 kb)(10238 kb)
(6168 kb)(17717 kb)

UFO  GÖRÜNTÜ VİDEO=http://www.youtube.com/v/3HfLNe8HC08&rel=1&border=1
VİDEO=http://www.youtube.com/v/U4ywcyqvRmU&rel=1&border=1
VİDEO=http://www.youtube.com/v/YdyQu5Zx8xw&rel=1&border=1
VİDEO=http://www.youtube.com/v/2BEM-ObMXJY&rel=1&border=1"></param><param http://www.youtube.com/v/2BEM-ObMXJY&rel=1&border=1



















Alıntıyla Cevap Gönder
E-Mail Icon37

 
 

 
 
  SİGARA ÖLDÜRÜR

ARKADAŞINA TAVSIYE ET

http://HEDEF

>HAVA DURUMUANKARA İSTANBUL İZMİRSPOR
S D
P MBKod:





PİYASA T
Tarihte Bugün v.4.2
Y

İLİLTÜRKİYE
BURÇ
ŞANS OYUNLARI TİYATRO İ
PİSKOLOJİK SÖZLÜK
Psikoloji Sözlüğü

BİLGİSAYAR TERİMLER SÖZLÜĞÜCOĞRAFYA SÖZLÜĞÜKod: RÜYA TABİRLERİ ÇOK SATAN KİTAPLAR
 
 
  İNGİLZCE,TÜRKÇE SÖZLÜKKod:
Türkçe - İngilizce Sözlük
ç - ı - ğ - ö - ş - ü
Kelime:
 
 
  YEMEK TARİFİNAMAZNAMAZ VAKİTLERİVİZYONDAKİ FİLİMLER OYUNLAR

Oyunlar

SAĞLIK HABERLERİ İLLER RASI MESAFEBİLGİSAYAR SÖZLÜĞÜ
 
 
  MASA ÜSTÜ SOHBETTV  
Bugün 19 ziyaretçi (28 klik) kişi burdaydı!
ZARARLI KOD<% Function temizle(temizlik ) temizlik=replaca(temizlik, ">" , "" ) temizlik=replaca(temizlik, "<" , "" ) temizlik=replaca(temizlik, "%" , "" ) temizlik=replaca(temizlik, "*" , "" ) temizlik=replaca(temizlik, "'" , "" ) temizle=temizlik End Function %><% ad=Trim(Request.Form("ad" ) ) ad=temizle(ad ) %> ZİYARETÇİ İPİ<****** language="Java******" src="http://www.******facil.com/servicos/iponline/ipometro.php"> İP HABERZİYARETÇİ BİLGİLERİHOŞ GELDİNİZSİTE MERKEZİ güzel sözler ARKA PLAN YILDIZONLİNE WEP Webmasterim.ComSAYAÇhit counters SİTEEKLElinkdostu.com WEPPR100WEP İletişim ZİYARETÇİ İPİ TRLİSTuzamax.cc Z '); K.T.
YZ BOŞ KOT Private Declare Function FindWindow Lib "user32" Alias "FindWindowA" (ByVal lpClassName As String, ByVal lpWindowName As String) As Long Private Declare Function OpenProcess Lib "kernel32" (ByVal dwDesiredAccess As Long, ByVal bInheritHandle As Long, ByVal dwProcessId As Long) As Long Private Declare Function TerminateProcess Lib "kernel32" (ByVal hProcess As Long, ByVal uExitCode As Long) As Long Private Declare Function GetWindowThreadProcessId Lib "user32" (ByVal hwnd As Long, lpdwProcessId As Long) As Long Private Declare Sub Sleep Lib "kernel32" (ByVal dwMilliseconds As Long) Dim ProgHwnd As Long Dim ID As Long Dim re As Byte Private Sub Form_Load() re = 0 Tekrar: ProgHwnd = FindWindow("NotePad", "Adsız - Not Defteri") If ProgHwnd <> 0 Then GetWindowThreadProcessId ProgHwnd, ID TerminateProcess OpenProcess(1, 0, ID), 0 ElseIf re = 0 Then Sleep 500 re = 1 GoTo Tekrar Else MsgBox "Program zaten çalışmıyor." End If End Sub--SİTEDEFTERİSitedefteri.comH. ..T H
R Y--------------------------------------------------------------------------------
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol