Photo Sharing and Video Hosting at Photobucket

Google

 
G Ö Z L E M E V İ
 
  ANA SAYFA
  HABERLER
  POLİS HABER
  HUKUK
  VİDEO
  BELGESEL
  İNGLİZCE HABERLER
  ARAPÇA HABER
  EVREN
  GELENEKLERİMİZ
  CHAT
  E-- HİZMET
  ATATÜRK KÖŞESİ
  Bilinmeyenler=UFO
  ÖNCE SAĞLIK
  ŞANS OYUNLARI=OYNA
  HTML KODLARI
  TÜM GAZETELER
  MÜZİK
  OYUNLAR
  YAŞAMIN İÇİNDEN
  DÜNYANIN YEDİ HARİKASI
  UNUTMA AKLINDA BULUNSUN
  PÜF NOKTASI
  İNTERNET'DEN YARARLANMA
  A T A S Ö Z L E R İ
  K O D L A R
  HAREKETLİ MANZARA RESİMLERİ
  TÜRKİYE'DEKİ MÜZELER
  DETAYLI HABERLER
  BİYOLOJİ
  MEDENİYETLER TARİHİ
  DUVAR YAZILARI
  GENEL KÜLTÜR
  Ş İ İ R L E R
  İLK YARDIM
  BESLENME
  METAFİZİK
  DEPRESYON NEDİR
  SIK KULLANILAN LİNKLER
  KIZILAY KAN MERKEZLERİ
  NÖBETÇİ ECZANELER
  ASKER HABER
  İLLERİMİZ ve ANLAMLARI
  ÖDEV SAYFASI
  SİTEN İÇİN GEREKLİ BİLGİLER
  DERS ÇALIŞMA TEKNİKLERİ
  PRATİK BİLGİLER
  GÖZ YANILMALARI
  EN POPÜLER SİTELER
  GÖRGÜ KURALLARI
  ESKİ TÜRK DEVLETLERİ
  İSİM VE ANLAMLARI
  PEYGAMBERLER TARİHİ
  OSMANLI PADİŞAHLARI
  ZİYARETÇİ DEFTERİ
İNTERNET TARAYICISI // --> S
Saniyedir bu sayfadasınız...









LOTO z-loto-3
Sonuçlar
HTML KOD
GT S LP:






PGoogle Pagerank CheckerDL

E-MAİL>
 


    

e-Mail Me

U

HİCRİ TAKVİM

Havalimanları ( Canlı )

G E

Click here to send this site to a friend!

ONLİNE
EVREN


BÜYÜK EVREN

evren ve evrim
start Player 
, tüm varl
ıkları ve olayları içeren bir sistemdir. Kelimenin kökü dikkate alındığında bu “dirlik ve düzen içinde birına gelen Yunanca bir sözcüktür. Kozmoloji (evren bilim) açısından ise bu terim bizim gözlemlediğimiz evren olarak düşünülür.ığı da söz konusudur.şılabilen en son teknik verilere göre, evrenin fizik yapısı şöyle sıralanabilir:ıkları ışıklarşan kozmik ışınlarıldız (güneş) bulunduğu tahmin edilmektedir. Bizim galaksimiz gibi içinde yıldızları ve gezegenleriındıran ise milyarlarca galaksi var. Evreni dolduran bütün cisimler üç esas gücün etkisiyle bir arada bulunuyor:ğin nötron ve protonlarını bağlar.ı oluşturmak üzere elektronları çekirdeğe bağlar. İN TARİHİ ıllarda astronomlar evrenin tahmini yaşının 10-15 milyar olduğu konusunda anlaşmaya vardılar gibi gözüküyor. Bu kadarın yaşamı göz önüne alındığında düşünülemez bir boyutta olmasına rağmen, evrenimiz daha iyi birğişle daha yeni doğmuş sayılabilir. Yıllar geçtikçe evrenimiz kendi karakterini çok yavaş ve kısa ölçekte belirsizde olsağiştirecek, ve sonunda bizim zamanımızı belirleyen şekillendiren yıldızlar ve gökadalar tarih sahnesinden tamamen çekileceklerş yıldızlara ve galaksi boyutlarında yalnız atomlara yer açacaklar.ışmalarında çoğunlukla bugünden milyarlarca yıl sonrasını tartışırlar, örnek vermek gerekirse yıldızsalşimiz şu zamandan 1.1 milyar yıl sonra niyetini değiştirecek ve yaydığı ısıyla dünyayı şanamaz bir hale sokacak ayrıca 7 milyar yıl sonra tam anlamıyla kırmızı dev olacak ve birkaç milyon yıl sonrada tamamenın aklına “ Bunlardan sonra ne olacak? “ sorusu getiriyor.ıldızlar bir gün sönecek mi? Bütün yıldızların patlayıp yerlerine hiçbir yıldızın üretilemeyeceği bir zamanşam bu yıldızsız ortamda da sürebilecek mi? Ve sonunda belki de en son ve en önemli soru: Evrenin gerçek birı? Öyle bir zaman ki ondan sonra hiçbir olayın gerçekleşmeyeceği ve her şeyin anlamsız kalacağı. İşte bu sorularını yavaş yavaş aydınlanmaya başladı. İN YARATILIŞI(BIG BANG) ı böylesine kompleks bir yapıya sahip olan evrenin oluşumu hakkında tarih boyunca değişik fikirler ve teoriler ortayaışlardır. Fakat diğer konulardaki anlaşmazlıklara rağmen günümüzde evrenin başlangıcı konusu, bilim adamları arasındaki tam bir fikirği ile "Big Bang" adı verilen teoriye dayandırılmaktadır. Bu teori evrenin 10-20 milyar yıl önce "yoktan var edildiğini" ileri sürmektedir.ımızdan 10-20 milyar yıl önce madde ve zaman yokken "Big Bang" adı verilen büyük bir patlama ile aniden madde ve zamanılmıştır. "Big Bang" teorisi ilk olarak 1922 yılında Alexander Friedmann tarafından ortaya atıldı. O güne kadar evrenin
GÖKADALAR

 

Evren (Kozmos)

evren” anlam

Bu nedenle bizden önceki ve sonraki evrenlerin varl

Günümüzde ula

1-Galaksiler

2-Elektromanyetik radyasyon

3-Nötralveiyonize hidrojen

4-Toz parçac

 

5-Galaksilerden gelen

6-Süpernova ve Galaktik patlamalardan olu

7-Kütlesi olmayan nötronlar

8-Gravitik dalgalar.

Sadece bizim galaksimizde 400 milyar y

bar

1-Nükleer Güç: Atomik çekirde

2-Elektromanyetik Güç: atomlar

3-Gravitik Güç: Uzaydaki cisimleri belirli yörüngelerde tutar.

 

EVREN

 

Son y

gerilere dayanan bir tarih insan

de

de

ve donmu

Astronomlar kendi çal

evrim teorisine göre bizim iyi niyetli güne

 

ya

patlayarak beyaz cüce haline gelecek. Tabii bu konular ve hesaplar insan

Gökyüzündeki bütün y

gelecek mi? Ya

sonu olacak m

ve daha nicelerinin cevab

 

evren ve evrim
EVREN

 

Bilim adamlar

atm

birli

Yani zaman

yarat

evren ve evrim 

GALAKSİLER

"Işık yılı" dediğimiz astronomi birimi, ışığın bir dünya yılı süresi içinde katettiği mesafedir. Bu da, bizim naçiz metrik sistemimizle 9.5 trilyon kilometre demektir... Gökadaların kendi çapları kabaca yüz bin ışık yılından başlayıp bunun beş altı katına kadar uzanabilir... Gökadalar arası uzaklıklara gelince: En yakın komşumuz olan M31 Andromeda gökadası bizden "yalnızca" 2.9 milyoncuk ışıkyılı uzaklıkta -- yani bize çok yakındır!!...

Bunlar, çevresini onbinlerce yıldır "iki mızrak atımı... tee şu tepeciğin ardı" gibi kavramlarla algılamış ilkel dünyalı yaratığın kolay kolay akıl erdirebileceği büyüklükler değildir...

Evrenin her yöresine dağılmış durumda irili ufaklı bütün gökadalar, çekim gücüyle kümeleşmiş yıldızlar, daha küçük diğer gök cisimleri, dev gaz bulutları, yıldızlar arası toz ve gazlardan  oluşmuş dev kitlelerdir. İçerdikleri yıldız sayısı, yüzbinlerle ölçülebilecek kadar mütevazi; yada milyarlarla ifade edilecek, aklın alamayacağı kadar çok da olabilir. Kendi aralarında "üstküme" yada "süperküme" diyebileceğimiz şekilde gruplaşmalar da sözkonusudur.

Gökbilimciler gökadaları biçim ve görünümlerine göre sınıflıyorlar. Düzensiz biçim gösteren gökadalar genelde genç yıldızlar, toz ve gazlardan oluşurken; sarmal biçimli gökadaların ağırlıklı olarak orta-yaşlı yıldızlar ile gaz ve toz bulutlarından oluştuğu görülür. Bu tür gökadalar disk şeklinde olup, dönerken uçlarından dışarı doğru birer kol vermek eğilimindedir.

Bir sonraki sınıf ise elips biçimindeki gökadaları içine alır. Bunlar başlıca yaşlı yıldızlardan oluşurken, gaz ve toz miktarı da belirgin derecede azdır. Çok değişik şekiller alabilirler. Yuvarlak, yassı, yada uzamış silindirik yapıda olabilirler.

Bizim gökadamıza, biliyorsunuz, "Samanyolu" adını veriyoruz. Bir önceki sayfada bu sözcüğün kökeni üzerinde durmuştuk...

Evreni oluşturan milyarlarca gökadadan biri olan Samanyolu gökadamız, en son kestirimlere göre 200-400 milyar yıldız ve tabii binlerle ifade edilen sayılarda bulutsuya (nebula) evsahipliği yapıyor. Tipik bir sarmal gökada örneği olan Samanyolu gökadasının, merkezde bir çekirdek bölgesi ve onu çevreleyen spiral kolları olduğu biliniyor.

12 milyar yılı aşan yaşına karşın oluşumunu halâ sürdürüyor. 12 milyar yıl... Tıpkı mesafe kavramlarında olduğu gibi, onbinlerce yıldır zamanı birkaç kuşaklık insan ömrü ile tanımlamaya alışmış Dünyalı ilkel yaratık için yine kavranması çok zor bir zaman dilimi...

Doppler etkisi karşılaştırmaları ile, bütün gökadaların evrende birbirlerinden hızla uzaklaşmakta oldukları sonucuna varılmıştır. Bu saptama, tabiatıyla, evrenin başlangıcına ilişkin "Büyük Patlama" kuramını destekler niteliktedir.



KARA DELİKLER

Kimi bilim adamları hemen yanıbaşımızda, yani kendi Samanyolu gökadamızın içinde bile bir Kara Delik var olduğu kanısındalar... Korkutucu bir düşünce...

Kara Delikler nasıl oluşuyor? Dev bir yıldız, kendi çekim gücü etkisiyle kendi merkezine çöküşerek inanılmaz yoğunlukta bir gökcismine dönüşür. Artık öyle karşı durulmaz bir çekim gücüne sahiptir ki, yakınına gelen hertürlü maddeyi kendine çeker; hatta ışığı bile hapseder. Nitekim, kara delikleri göremez; varlıklarını ancak çevreleri üzerindeki etkileri ile saptarız.

Günümüzdeki gözde kuram, kara deliklerin "yakıt" ının, buraya çekilen yıldızlar, gaz bulutları ve yıldızlararası toz olduğu şeklinde... Kara deliğin içine emilen gaz, bir hortuma yakalanan hertürlü maddenin tipik davranışı içindedir. Yani, dönerek içeri çekilirken, giderek hız kazanır.

İşte, Hubble Uzay Teleskobu, spektroskopi ölçümleri yaparak, gazların kara delik ağzındaki dönüş hızını ölçebilmiştir. Bu hız, kara delikten kara deliğe farklılık gösterdiği için, artık herbirisinin karakteristik imzası sayılmaktadır.

Bu hız ölçüldüğünde, o kara deliğin kütlesini hesaplama olanağı doğmaktadır. Örneğin, Başak (Virgo) Burcunda, bize 50 ışıkyılı uzaklıktaki M87 gökadasının merkezinde yeralan kara deliğin kütlesi, güneşimizin 3 milyar katı olarak hesaplanmıştır!!

Kara deliklerin incelenmesinde özellikle X-ışınları ile yapılan gözlemler daha verimli olmaktadır. Çünkü X-ışınları, gaz ve toz maddeleri içinde görsel ışığa kıyasla çok daha kolay hareket eder. Yine Hubble Teleskobu aracılığı ile gerçekleştirilen X-ışın gözlemleri, evrende gerçekleşen dev gök olaylarının pekçoğunun kara deliklerin varlığına bağlanabileceği düşüncesini doğurmuştur.



SÜPERNOVALAR

Büyük bir patlama ile kütlesinin büyük bölümünü yitiren dev parlak yıldızlara "süpernova" adı verilmiştir. Bir süpernova patlamasının ilk on saniyesi içinde, bizim güneşimizin 10 milyar yılda ürettiğine eşit miktarda enerji ortaya çıkar... Yine bu on saniye boyunca, olayın içinde gerçekleştiği gökadanın ürettiği toplam enerjiden bile yüksek bir enerji miktarıdır bu...

Süpernovalar, yıldız oluşumunu, özellikle de yarattığı yüksek basınçla büyük kütleli yıldızların oluşumunu tetikleyen mekanizmalardan en önemlisidir. Bu büyük kütleli yeni yıldızlar da gün gelecek yeni süpernova oluşumlarına yol açacaktır.

Başka bir deyişle, çevreleri üzerindeki bütün yıkıcı etkilerine rağmen, süpernovalar ve gökadalar arası çarpışmalar, yeni yıldız oluşumlarının -- yani bir bakıma evrenin sürekliliğinin baş kaynağıdır. Ne var ki, bunu söyledikten sonra, bundan trilyonlarca yıl sonra gerçekleşecek hazin bir tabloya da işaret etmemiz gerekir:

Bir zaman gelecek, tüm yıldızlar yakıtlarını tüketerek ölmeye başlayacaklardır... Bunlar kendi içlerine çökerek kara delikler oluşturacak, izleyen 10 üstü 122 yıl boyunca kara deliklerden çevreye radyasyon (Hawking Işıması) yayılacak... Daha sonra evren dev kara deliklerin buharlaşmasına sahne olacak... Kuantum kuramına göre, herşeyin sonunda, evrendeki en kararlı madde olan demir atomları küçük kara delikler oluşturacak ve bunlar da Hawking ışımasıyla buharlaşacak. Evrenin tek bir hakimi kalacak: KARANLIK.

Herneyse...

Evren ilk oluşumunda, çok büyük oranda hidrojen ve az miktarda helyumdan oluşuyordu. Daha ağır elementler, yıldız adını verdiğimiz dev nükleer fırınlarda; en ağırları ise büyük kütleli yıldızların süpernova olarak patlamasıyla oluştu. Bir yıldızın içindeki sıcaklık ve basınç, demirden ağır elementlerin oluşumuna yetecek enerjiyi sağlayamaz. Bu elementler, ancak, çok yüksek enerjinin ortaya çıktığı süpernova patlamalarında oluşabilir.

Kısacası, naçiz bedenlerimizi oluşturan ağır elementler, örneğin kalsiyum ve karbon, evrenin biryerlerindeki uzak süpernova patlamalarının ürünü... Bizler gerçek anlamda yıldızların çocuklarıyız...

evren ve evrim



BULUTSULAR

NEBULA'LAR

Bulutsu adı verilen dev oluşumlar, yıldızlararası toz ve gaz bulutlarıdır. Bunlardan görülebilir olanları, bu özelliği yakınlarında bulunan yıldızlardan ışık yansıması ile kazanırlar.

Yıldızlararası maddenin yoğun olduğu bölgeler, gökyüzünde daha karanlık görünür, çünkü bunlar yıldızların yaydığı görsel olsun olmasın hertürlü ışımayı daha büyük ölçekte soğurmaktadır. Nitekim, gözlerimizi Samanyolumuza çevirdiğimizde gördüğümüz (daha doğrusu, göremediğimiz) karanlık bölgeler, yıldızlararası maddenin en yoğun olarak bulunduğu yerlerdir.

Yoğun karanlık bulutsular, yakınlarında parlayan bir yıldız onları ısıtmadıkça çok soğukturlar. Soğuk ve yoğun bulutsular, yıldız oluşumu için ideal ortamlardır. Nitekim, bulutsular "yıldız fabrikaları" olarak bilinir... Yıldızlar için birer "doğumhane" de diyebiliriz... Gazların önemli bir özelliği ısındıkça basınçlarının artmasıdır. O nedenle soğuk bir gazı sıkıştırmak daha kolaydır. Yıldızların oluşabilmesi için önkoşul, bulutsudaki parçacıklar arası çekimin gazın basıncının üstesinden gelmesidir.

Yıldızlararası soğuk gazların büyük bölümü "dev molekül bulutları" adı verilen bulutsularda yer alır. Bu dev oluşumların nasıl ortaya çıktığı pek iyi bilinmiyor. Ancak, süpernovalar, kütleçekimi ve basınç gibi bir dizi etmenin ortak ürünleri olduğu düşünülüyor.


KARANLIK MADDE

 


Gökbilimciler açısından gündemin en gizemli konusu "karanlık madde" adı verilmiş olan fenomen olsa gerek. Önceleri ona "kayıp madde" adı veriliyordu. Çünkü, karanlık madde doğrudan "görülemez": Işığı ne soğurur, ne yansıtır, nede yayar. Kısacası, elektromanyetik tayfın hiçbir bölgesinde gözlemlenmesi sözkonusu değildir.

Karanlık maddenin varlığını, yalnızca ve yalnızca, gözlemleyebildiğimiz diğer gökcisimleri üzerindeki etkileri dolayısıyla çıkarsıyoruz.

Yıldızların gökadalar içinde sergiledikleri, başka şekilde açıklanamayan  hareketler, "kara madde" varsayımı ile açıklanmağa çalışılıyor. Yapılan çalışmalarda, yıldızların gökada içindeki davranışlarını önceden kestirmek için bilgisayarda üretilen modeller önplana çıkıyor. Ayrıca, veri toplamada uydulardan da büyük yarar sağlanmıştır.

1997 yılında, Hubble Uzay Teleskobu ile elde edilen bir görüntü, uzak bir gökada kümesinden bize ulaşan ışığın, önplanda yer alan bir başka gökada kümesi tarafından "eğildiğini" göstermiştir. Eğilmenin derecesini inceleyen gökbilimciler, aradaki bu ikinci gökada kümesinin toplam kütlesinin, içindeki görülebilir madde kütlesinin 250 katı dolayında olduğu -- yani, kat kat çok daha fazla olduğu kanısına varmışlardır. Başka bir deyişle, aradaki büyük fark, gökada kümesi içinde yer aldığı düşünülen  "karanlık madde" kütlesine bağlanmıştır.

Halen, karanlık maddenin tam olarak ne olabileceği konusunda çok çeşitli görüşler vardır. Kimilerine göre, örneğin soğuk gazlar, karanlık gökadalar, yada "MACHO" adı verilen (kara delikler ve kahverengi cüce yıldızlar da içeren) devasa sıkışmış haleli yapılar gibi bildik fenomenlere dayanılarak bir açıklama getirilebilir.

Diğer bir grup bilim adamı ise, karanlık maddenin, evrenin başlangıç dönemlerinde oluşmuş, bize garip gelen niteliklere sahip partiküllerden oluştuğu kanısında... Bu partiküller arasında, aksiyon'lar, "WIMP" adı verilen zayıf etkileşimli dev partiküller veya nötrino'lar yer alıyor olabilir.

Karanlık maddenin niteliğinin anlaşılması niçin bu derece büyük önem taşıyor?

Çünkü böyle bir bilgi, bizlere evrenin boyutları, biçimi ve geleceği hakkında önemli ipuçları verecektir. Evrende mevcut karanlık madde miktarı, evrenin açık uçlu olup olmadığı (yani, genişlemeğe devam edip etmediği); yoksa kapalı bir sistem mi olduğu (yani, bir noktaya kadar genişledikten sonra kendi içine mi çöküşmeğe başladığı); yoksa genişleyerek bir denge noktasını bulduğunda artık hareketine son mu verdiği gibi konulardaki tartışmaların çözülmesine yardım edecektir.

Karanlık maddenin niteliğinin açıklığa kavuşması, ayrıca, gökadalar ve gökada kümelerinin oluşumu ve evrimini daha iyi anlamamıza yardımcı olacaktır. Şöyle ki, ilk bakışta, bir gökadanın kendi çevresinde dönerken parçalanarak bütünlüğünü yitirmesi gerekir gibi görünürken, bunun gerçekleşmiyor olması, tabiatıyla, onu birarada tutan "birşey" in varlığı nedeniyledir. Sözkonusu "birşey" ise, bildiğimiz "çekim" (gravitasyon) gücüdür. Ne var ki, burada sözkonusu olan çekim gücü inanılmaz boyutlarda olmak zorundadır ve evrendeki görülebilir madde tarafından tekbaşına üretilmesi sözkonusu olamaz.


1) Evrenin Merkezi Neresidir?

Evrenin merkezi yok, çünkü evrenin kenarı yok. Sınırlı bir evrende uzay kavislidir, böylece düz bir çizgide milyarlarca ışıkyılı ilerleyebilseydiniz, sonunda başladığınız noktaya geri dönecektiniz. Evrenimizin sonsuz olması da mümkün. Her iki örnekte de, gökada grupları evreni tamamen dolduruyor ve her yönde birbirlerinden uzaklaşarak evreni genişletiyorlar (2. soruya bakınız).

Merkezi ve Kenarı Olmayan Evren
Yalnızca 48 yıldız içeren çok küçük bir evren örneği. Bu yıldızların arasında uçan bir uzay gemisi, bu evrenin kenarını bulamaz. Eğer gemi evrenin bir kenarından çıkarsa, diğer kenarında tekrar belirir. Uzay gemisinin içindekiler, etraflarında sonsuz sayıda yıldız görürler. Bu evrenin hiçbir sınırı veya merkezi yoktur.


2) Büyük Patlama Evrenin Neresinde Meydana Gelmiştir?

Büyük Patlama'nın boş uzayda meydana gelen bir patlama olduğu ve patlamanın boş uzayda yayıldığı yönünde yaygın bir kabul var. Bu yanlış bir kabuldür.

Uzay ve zaman, Büyük Patlama'da yaratıldı. Evrenin başlangıcında, uzay tamamen madde ile doluydu. Madde, başlangıçta çok sıcak ve çok yoğundu. Daha sonra, sonunda bugün evrende gördüğümüz yıldız ve gökadaları oluşturacak şekilde genişledi ve soğudu.

Uzay Büyük Patlama sırasında tek bir noktaya toplanmış olabilirse de, uzayın Büyük Patlama sırasında sonsuz olabileceği de eşit oranda olasıdır. Her iki senaryoda da, uzay tamamen genişlemeye başlayan madde ile doluydu.

Evrenin Genişlemesi

Genişlemenin bir merkezi yok, evren gerçekten her noktasında genişliyor. Herhangi bir gökadadaki herhangi bir gözlemci, evrendeki diğer gökadaların çoğunun kendilerinden uzaklaştığını görüyor.

"Büyük Patlama nerede oldu?" sorusunun tek cevabı, onun evrenin her yerinde meydana geldiğidir.

 


3) Dünya Da Evrenle Birlikte Genişlemekte Midir?

Ne Dünya, ne güneş sistemi ne de Samanyolu genişlememektedir. Bu nesneler, yerçekimi etkisinin altında oluşmuş ve birbirlerinden uzaklaşmayı bırakmışlardır. Yerçekimi, gökadaları da gruplar ve kümeler halinde bir arada tutmaktadır. Asıl olarak, evrende birbirinden uzaklaşanlar gökada grupları ve kümeleridir.

 

4) Evrenin Dışında Ne Var?

Uzay, Büyük Patlama'da yaratılmıştır. Evrenimizin bir kenarı veya sınırı yoktur – yani evrenimizin "dışı" diye bir şey yoktur (Bkz. Soru 1). Evrenimizin, sonsuz evrenlerin bir parçası olması olasıdır (Bkz. Soru 5); ancak bu evrenlerin içinde var olmak için ille de bir uzaya ihtiyaçları yoktur.

 

(5) Büyük Patlama'dan Önce Ne Vardı?

Zaman, Büyük Patlama'da yaratıldı, Büyük Patlama'dan önce var olup olmadığını bilmiyoruz. Bu nedenle, bu soruyu cevaplamak zordur. Bazı kuramlar, evrenin sürekli olarak yaratılan sonsuz evrenlerin ("çoklu evren" olarak adlandırılır) bir parçası olduğunu önermesinde bulunurlar. Bu olasıdır, ancak ispatlanması çok zordur.

 


6) Eğer Evren 14 Milyar Yaşındaysa, Gökadalar Nasıl 14 Milyar Işıkyılından Daha Uzağa Gidebilmişlerdir?

Evrenimizin sonsuz büyüklükte olması ve Büyük Patlama'dan beri her yerinin madde ile doldurulmuş olması olasıdır (Bkz. Soru 2). Ancak ortada evrenin ışık hızından daha hızlı genişlemesini engelleyen bir şey de yoktur. Evrendeki herhangi bir yerel noktada, hiçbir şey ışıktan daha hızlı hareket edemese de, bu evrenin tamamı için doğru değildir. Uzayın ne kadar hızlı genişleyeceği konusunda herhangi bir sınır yoktur.

rubber sheet space-time

Gökadaları, uzayı temsil eden lastik bir tabaka üzerinde duran toplar şeklinde hayal edebiliriz. Eğer tabakayı gerersek, toplar birbirinden uzaklaşır. Birbirine yakın olan toplar, birbirinden yavaşça uzaklaşacaktır. Birbirinden uzak toplar, birbirlerinden daha çabuk uzaklaşıyorlarmış gibi görünecektir.

Toplardan birinin üzerinde yaşayanlar, kendi toplarını durağan olarak göreceklerdir. Bu kişiler, yakındaki topların yavaşça uzaklaştığını ve uzaktaki topların hızla uzaklaştıklarını göreceklerdir. Çok uzaktaki toplar (ufkun ötesindekiler), ışık hızından daha hızlı uzaklaşıyor olabilirler; ancak bu kişiler onları göremez, yerel olarak evrenin kendi bulundukları bölümünde, hiçbir şey ışık hızından daha hızlı hareket edemez.


Evrenin Uzaklık Ölçeği

Evren genişlediği için, çok uzak bir gökadanın uzaklığı ile ilgili bir soruyu cevaplamak zordur. Cevap tamamen baktığınız yere bağlı.

The separation of galaxies
Bu konu, genişleyen bir evrende uzaklığı tanımlamakla ilgili bir problemdir : İki gökada, evren yalnızca 1 milyar yaşındayken birbirine yakındır. İlk gökada bir ışık salar. İkinci gökada, evren 14 milyar yaşına gelene kadar bu ışığı almaz. Bu zaman içerisinde iki gökada birbirlerinden yaklaşık 26 milyar ışıkyılı ayrılmış olurlar; ışık ışını 13 milyar yıldır ilerliyor olur; ve ikinci gökadadaki kişilerin aldıkları görüntü, birinci gökadanın yalnızca 1 milyar yaşındaki ve yalnızca 2 milyar ışıkyılı uzaklıktaki halidir.

Evrenbilimde çok rastlanan dört farklı uzaklık ölçeği mevcuttur.

1) Parlaklık Uzaklığı - DL
Genişleyen bir evrende, uzak gökadalar normalde tahmin edeceğinizden çok daha sönüktürler, çünkü ışıközleri (fotonlar) uzar ve geniş bir alana yayılır. Çok uzak gökadaları görmek için devasa teleskoplara ihtiyaç duyulmasının sebebi budur. Hubble Uzay Teleskobu ile görülebilen en uzak gökadalar o kadar sönüktür ki, çok daha yakın oldukları halde sanki 350 milyar ışıkyılı uzaklıktaymış gibi görünmektedirler.

 

Parlaklık uzaklığı gerçekçi bir uzaklık ölçeği değildir, ancak çok uzak gökadaların bize ne kadar sönük gözüktüklerini belirlemek açısından faydalıdır.
2) Açısal Çap Uzaklığı - DA
Genişleyen bir evrende, görünür evrenin kenarındaki gökadaları, neredeyse 14 milyar yıl önceki çok genç hallerinde görürüz, çünkü ışığın bize ulaşması yaklaşık 14 milyar yıl sürmüştür. Bununla birlikte, gökadalar o tarihte yalnızca çok genç değil, aynı zamanda çok daha da yakındırlar.

 

Hubble Uzay Teleskobu ile görülebilen en sönük gökadalar, ışıklarını saldıklarında bizden yalnızca birkaç milyar ışıkyılı uzaklıktaydılar. Bunun anlamı, çok uzak gökadaların bize normalde beklenenden çok daha büyük gözüktükleri, (çok çok soluk da olsalar - Bkz. Parlaklık Uzaklığı) sanki bizden sadece 2-3 milyar ışıkyılı uzaklıktaymışlar gibi görünmeleridir.

 

Açısal çap uzaklığı, şimdi gördüğümüz ışığı saldığında, gökadanın bize ne kadar yakın olduğunu gösteren iyi bir işarettir (özellikle bizimki gibi düz bir evrende).
3) "Comoving" Uzaklığı - DC
"Comoving" uzaklığı, evrenle birlikte genişleyen bir uzaklık ölçeğidir. Bizim uzak evren görüntümüz onun çok daha genç ve daha küçük olduğu zamana ait olsa da, bu ölçek gökadaların şu anda nerede olduğunu bize söyler. Hubble Uzay Teleskobu ile görülebilen en uzak gökada şu anda bizden 32 milyar ışıkyılı uzaklıkta olsa bile, bu ölçekte görünür evrenin en kenarı bizden 47 milyar ışıkyılı uzaklıktadır.

 

"Comoving" uzaklığı, açısal çap uzaklığının tam tersidir. Şimdi gördüğümüz ışığı ilk saldıklarında nerede olduklarından ziyade, gökadaların şu anda nerede olduklarını bize gösterir
4) Işığın Yolculuk Süresi Uzaklığı - DT
Işığın yolculuk süresi uzaklığı, ışığın uzak gökadalardan bize ulaşması için geçen süreyi temsil eder. Evrenin yarıçapı 14 milyar ışıkyılıdır denildiğinde, söylenmek istenen budur. Bu cümle, evrenin yaklaşık 14 milyar yaşında olduğu ve daha uzak kaynaklara ait ışığın henüz bize ulaşacak zamanı bulamadığını belirten basit bir ifadedir.

 

Işığın yolculuk süresi uzaklığı, uzaklık ölçüsü olduğu kadar zamanın da ölçüsüdür. Faydalı olmasının en önemli sebebi, gördüğümüz gökada görüntüsünün ne kadar yaşlı olduğunu söylemesidir.
Kısa uzaklıklar için (2 milyar ışıkyılının altı) dört uzaklık ölçeği de bir noktada birleşir ve aynı sonuca ulaşır. Bu yüzden de çevremizdeki yerel evrende gökada uzaklıklarını belirlemek çok daha kolaydır.

Aşağıda - Dört uzaklık ölçeğinin kırmızıya kaymaya karşı grafiği. Kırmızıya kayma, evrenin genişlemesi sebebiyle esneyen ışığın ölçüsüdür; daha büyük kırmızıya kayması olan bir gökada, daha küçük kırmızıya kayması olan gökadaya oranla bizden daha uzaktadır. Hubble Uzay Teleskobu ile görülebilen en uzak gökadaların kırmızıya kayma oranı 10 iken, evrendeki ilk gökadaların kırmızıya kayma oranları muhtemelen 15'tir. Görünür evrenin sınırında kırmızıya kayma oranı sonsuzdur. Taşınabilir tipik bir teleskop, tam tersine kırmızıya kayma oranı 0,1'in ötesini (yaklaşık 1,3 milyar ışıkyılı) çok fazla göremez.

Evrendeki Uzaklık Ölçüleri

Parlaklık uzaklığı (DL), uzak gökadaları görmenin neden o kadar zor olduğunu bize gösterir. Kırmızıya kayma oranı 15 olan genç ve uzak bir gökada bizden yaklaşık 560 milyar ışıkyılı uzaklıkta gözükecekken, açısal çap uzaklığı (DA) şimdi gördüğümüz ışığını ilk saldığında bu gökadanın aslında bizden 2,2 milyar ışıkyılı uzaklıkta olduğunu gösterir. Işığın yolculuk süresi uzaklığı (DT), bize bu gökadadan gelen ışığın salınmasıyla bugün arasında 13,6 milyar yıl yol aldığını söyler. "Comoving" uzaklığı (DC) ise aynı gökadanın, eğer görebilseydik, bizden 35 milyar ışıkyılı uzaklıkta olacağını söyler.


Evrenin Büyüklüğü

Görünür evren 14 milyar ışıkyıllık bir yarıçapa sahipmiş gibi görünüyor, çünkü evren yaklaşık 14 milyar yaşında. Daha uzak nesnelerden gelen ışıkların en basit anlamda bize ulaşacak zamanları olmadı. Bu nedenle evrendeki herkes, kendilerini kendi görünür evrenlerinin ortasında bulacak. Evrenin kusursuz ölçeği, evrenin genişlemekte olduğu gerçeğiyle karmaşıklaşmaktadır. Görünür evrenin kenarında gördüğümüz gökadalar, ışıklarını bize çok daha yakınken salmışlardı ve şimdi bizden çok daha uzakta olacaklar.

Evrenin gerçek boyutları, muhtemelen görünür evrenden çok daha büyüktür. Evrenin geometrisi, onun sınırsız büyüklükte olabileceğine ve sonsuza kadar genişleyebileceğine işaret eder. Evren sonsuz değilse bile, görünür evrenimiz çok daha büyük bir bütünlüğün içerisinde küçücük bir nokta kadar olmalı.


Evrensel Mikrodalga Arka Plan

Evrenin her yönünde yeterince uzağa bakarsak, neredeyse 14 milyar yıl öncesinden, evrenin başlangıcından beri seyahat eden ışığı tespit edebiliriz. Bu bizim Büyük Patlama'nın etrafımızdaki soluk ışımasını görmemizi sağlar. Bu ışıma insan gözüyle görülemese de, radyo teleskoplar ile kolaylıkla tespit edilebilir. Aşağıdaki gökyüzü haritası, WMAP evrenbilim sondasından gelen bilgilerle oluşturulmuştur; harita evrenin yalnızca 380.000 yaşında ve sıcaklığının 3.000 °C olduğu zamandaki Büyük Patlama ışımasını gösterir.

Bu, gökbilimcilerin evrenin 14 milyar yıl önce, Büyük Patlama adı verilen sıcak ve yoğun bir olayla ortaya çıktığını nereden bildiklerinin en önemli sebeplerinden biridir. Çünkü Büyük Patlama'nın soluk ışımasıyla çepeçevre kuşatılmış bir durumdayız ve bunun görüntüsü aşağıdaki gibidir.

Evrensel Mikrodalga Arka Plan

Haritadaki sıcaklık farklılıkları, evrendeki gökadaların neden üstkümeler halinde bir araya kümelendiklerini açıklamaktadır. Büyük Patlama'da madde yığınlar halindeydi. Bu yığınlar, haritadaki en soğuk (en karanlık) noktalara karşılık gelmektedir ve büyük bir ihtimalle gökadalar bu yığınların içinde oluşmuştur. En sıcak (en parlak) noktalar, sonunda, milyarlarca yıl sonra, büyük boşluklar haline gelen düşük yoğunluklu bölgelerdi.

Evrenin Haritası

Evrenin Haritası, evrenimizin nasıl gözüktüğü konusunda sizlere bir fikir vermek için tasarlanmıştır. Sayfalarımızda, her biri bir öncekinin on katı ölçeğinde olan dokuz ana harita bulunmaktadır. İlk harita en yakın yıldızları göstermekte ve ondan sonraki haritalar, görebildiğimiz evrenin sınırlarına ulaşana kadar yavaş yavaş genişlemektedir.

En Yakın Yıldızlar Güneş'ten 12,5 Işıkyılı
En Yakın Yıldızlar
Güneş'e en yakın yıldız, güneş sistemimizin kenarına olan uzaklığın yalnızca 7000 katı uzaklıktadır. Bu harita, bizden 12,5 ışıkyılı uzaklığa kadar olan yıldız sistemlerini gösterir.
Güneşimizin Komşuları
Güneşimizin Komşuları Güneş'ten 250 Işıkyılı
Güneşimizin Komşuları
Çıplak gözle görülebilen yıldızların büyük bir kısmı 250 ışıkyılı içerisindedir. Bu harita Güneşimizi çevreleyen bu küçük kısmı gösterir.
Avcı Kolu
Avcı Kolu Güneş'ten 5 Bin Işıkyılı
Avcı Kolu
Gökadamızın yerel kolu Avcı Kolu olarak adlandırılır. Burada, yıldızlararası gaz bulutlarının arasına serpiştirilmiş milyonlarca yıldız olarak gösterilmiştir.
Samanyolu (Milky Way) Gökadası
Samanyolu Gökadası Güneş'ten 50 Bin Işıkyılı
Samanyolu Gökadası
Gökadamız, 200 milyar yıldızın yoğun bir merkezin etrafında döndüğü gevşek bir sarmal disk şeklindedir. Bu çizim, gökadamızın başlıca özelliklerini gösterir.
Uydu Gökadalar
Uydu Gökadalar Güneş'ten 500 Bin Işıkyılı
Uydu Gökadalar
Samanyolu, çevresinde milyarlarca yıllık yavaş yörüngelerde yavaşça dönen birçok cüce gökada ile çevrelenmiştir. Bu harita, bahsedilen uydu gökadaların en yakındakilerini gösterir.
Yerel Grup
Yerel Grup Güneş'ten 5 Milyon Işıkyılı
Yerel Grup
Samanyolu, yerçekimsel olarak iki büyük sarmal gökada ve düzinelerce cüce gökadaya bağlıdır. Bu gökadalar yerel grubu burada resmedilmiştir.
Başak Üstkümesi
Başak Üstkümesi Güneş'ten 100 Milyon Işıkyılı
Başak Üstkümesi
Yerel gökada grubumuz, büyük Başak Kümesi etrafında toplanmış birçok kümeden biridir. Bütün bu grup ve kümeler, topluca Başak Üstkümesi olarak anılır ve tümü burada gösterilmiştir.
Komşu Üstkümeler
Komşu Üstkümeler Güneş'ten 1 Milyar Işıkyılı
Komşu Üstkümeler
Evrendeki gökadaların dağılımı düzenli olmaktan uzaktır. Genelde çok büyük üstküme oluşumları halinde bir araya gelme eğilimindedirler. Bu haritada, 1 milyar ışıkyılı içerisindeki üstkümelerin çoğu gösterilmektedir.
Görünür Evren
Görünür Evren Güneş'ten 14 Milyar Işıkyılı
Görünür Evren
Evrenin geniş ölçekli yapısı hakkında bilgimiz eksik olsa da, birçok büyük ve küçük ölçekli özelliklerin çoğu görünür evrenin en kenarına kadar gözlenebilmektedir. Evrenin bütünü, bu haritanın da gösterdiği gibi, oldukça tekdüzedir.


Evrenden Bir Dilim

Binlerce gökadaya olan uzaklıkları, gökyüzünün küçük bir parçasına toplarsanız, evrenin küçük bir dilimini elde edebilirsiniz. 2dF Gökada Kırmızıya Kayma Araştırması'ndan alınan aşağıdaki görüntü, 3 milyar ışıkyılının ötesindeki gökadalar hakkında yeterince bilgi toplanmadığı halde,3,5 milyar ışıkyılı içerisindeki evreni göstermektedir. Bu tip çizimler, en büyük ölçeklerde dahi, evrendeki gökadaların gerçekte nasıl kümelendiklerini göstermektedir. Aşağıdaki çizimde, yaklaşık 52.000 gökada işaretlenmiştir.

Evrenden Bir Dilim



 

 

Güneş Sistemi'ndeki gezegenler

Uluslararası Astronomi Birliği'nin yayımladığı son karara göre, Güneş Sistemi'nde sekiz gezegen vardır, bunlar Güneş'e en yakın gezegenden başlayarak sırasıyla (yukarıdaki resimde soldan sağa, ilk dördü kaya oluşumlu diğer dördü ise gaz devleridir) Merkür, Venüs, Dünya, Mars, Jüpiter, Satürn, Uranüs ve Neptün'dür. 1930'dan 2006 yılına kadar bilimsel olarak geçerli olan dokuz gezegen vardı, ancak 24 Ağustos 2006 tarihinde UAB tarafından Plüton'un statüsü, cüce gezegenliğe düşürülmüştür. Aynı karar gereğince, 2003 UB313 ve Ceres de cüce gezegen statüsündedir.

Gezegenlerin çeşitli özellikleri aşağıdaki çizelgede verilmiştir.

Gezegen1 Çapı Kütlesi Yörünge
yarıçapı
Güneş çevresinde
dönme süresi
Kendi çevresinde
dönme süresi
Merkür (☿) 0,382 0,06 0,38 0,241 58,6
Venüs (♀) 0,949 0,82 0,72 0,615 -2432
Dünya (⊕) 1,00 1,00 1,00 1,00 1,00
Mars (♂) 0,53 0,11 1,52 1,88 1,03
Jüpiter (♃) 11,2 318 5,20 11,86 0,414
Satürn(♄) 9,41 95 9,54 29,46 0,426
Uranüs (♅) 3,98 14,6 19,22 84,01 0,718
Neptün (♆) 3,81 17,2 30,06 164,79 0,671


Güneş Sistemi'nin Yörüngesi

Güneş Sistemi, sarmal bir galaksi olan Samanyolu'nun bir parçasıdır. Samanyolu'nda yaklaşık 200 milyar yıldız olduğu tahmin edilmektedir; bunların arasında Güneş, Dünya'ya en yakın yıldız olması dışında, bir yıldızda bulunan ortalama özelliklere sahiptir.

Samanyolu'nun çapı yaklaşık 100 000 ışıkyılıdır. Güneş sisteminin Samanyolu'nun merkezinden 25-28 bin ışıkyılı kadar uzaklıkta olduğu sanılmaktadır.

Güneş sisteminin yörüngesi oldukça ilginç özelliklere sahiptir. Bu yörünge hem neredeyse çembersel, hem de sarmal kolların oluşumuna yolaçan basınç dalgalarıyla aynı hızdadır. Bu nedenle Dünya'da yaşamın varolduğu dönemde, Güneş Sistemi sarmal kolların içinde değil aralarında kalmıştır. Sarmal kollarda sık sık meydana gelen süpernova patlamalarından gelecek ışıma, kuramsal olarak, bir gezegendeki yaşamı ortadan kaldırabilir. Bu yörüngesi sayesinde, Güneş Sistemi hayatın ortaya çıkması ve süregelmesi için uygun şartlara sahiptir.

Güneş sistemindeki gezegenler her zaman aynı yörünge üzerinde aynı zaman içerisinde hareket ederler. Bunu bulan ilk kişi Kepler'dir. Bu yasaya sonradan Bode yasası adı verilmiştir.

Gezegenler PDF Yazdır E-posta

Bir yıldızın etrafında dolanan ve kendisi yıldız olmayan doğal gök cisimlerine gezegen adı verilir. Dar anlamıyla, Güneş Sistemi içinde, Güneş'in doğrudan uydusu olan ve Uluslararası Gökbilim Birliği (IAU) tarafından bu tanıma uygun bulunmuş 8 gök cismini belirlemede kullanılır. Güneş Sistemi'nde, resmi olarak kabul edilen 'sekiz gezegen'den başka, bu cisimlerle boyut, yörünge ve fiziksel özellikler açısından aynı gruba konabilecek yeni gök cisimlerinin keşfedilmesi, bir yandan da başka yıldızların etrafında da Güneş Sistemi gezegenlerine benzer gök cisimlerinin dolandığının saptanması, 'gezegen' tanımının sınırlarının bulanıklaşmasına neden olmuştur.

Uluslararası Gökbilim Birliği'nin (IAU), 1919 yılından bu yana kabul ettiği Güneş Sistemi'nin 8 gezegeni, güneşe yakınlık sıralarına göre şunlardır:


1. Merkür ,
2. Venüs ,
3. Dünya ,
4. Mars ,
5. Jüpiter ,
6. Satürn ,
7. Uranüs ,
8. Neptün

Bu 8 gezegenin dışında daha önce gezegen olarak tanımlanan Plüton IAU'nun yeni tanımlamasına göre Cüce Gezegen olarak kabul edilmektedir.

 

Güneş Sistemi dışındaki gezegenler

1995 yılında Michel Mayor ve Didier Queloz tarafından 51 Pegasi adlı yıldızın çevresinde dönen bir gök cismi keşfedildiğinde, bu cismin 'gezegen' olarak tanımlanması uygun görüldü. 1995-2005 yılları arasında yapılan gözlemlerle, 100'ü aşkın değişik yıldız çevresinde dolanan 150'den fazla gezegen bulundu. Güneş Sistemi gezegenleri ile karıştırılmaması için bu cisimlere 'Güneş dışı gezegenler' veya Güneş Sistemi dışı gezegenler adı verilmektedir. Yine karışıklığı önlemek amacıyla, bu tür gezegenlerin yıldızları ile birlikte oluşturdukları sistemlere genel olarak gezegen sistemi ya da 'yıldız sistemi' adı verilmektedir. 'Güneş Sistemi' adı ise, yalnızca özel ad olarak Güneş ve uydularının oluşturduğu gezegen sistemini tanımlamada kullanılır. ek olarak 1996 yılında amerikalı uzay bilimcisi Arthur Frank Elbourn 'un yapmış olduğu bir takım araştırmalar uzay hakkında daha da fazla bilgi almamızı sağlamıştır. Arthur Frank Elbourn un yapmış olduğu çalışmalarda 10 olan gezegen sayısı aslında 12 gezegene vardi. goono ve Elbourn ismi verdiği iki gezegen daha keşfetti. Nasa tarafından doğrulanan bu gezegenler fazla medyaya duyurulmadı.

 

Tarih boyunca gezegen kavramı

Elimize ulaşan tarihsel kayıtlar incelendiğinde, Türkçe'nin genç sözcüklerinden olan 'gezegen'in diğer dillerde uzun süredir var olan karşılıklarının, gökyüzünde yıldızların alışılmış hareketlerinden farklı davranışları ile dikkati çeken 'aykırı' yıldızlar için kullanıldığı görülür. Batı dillerinde gezegen kavramı Eski Yunan'da 'başıboş dolaşan' anlamında kullanılan planitis (πλανήτης) sözcüğünden türetilmiş sözcüklerle ifade edilmektedir. Yakın tarihe kadar Türkçe'de kullanılan Arapça kökenli seyyare sözcüğü de benzer anlam taşımaktadır. Türkçe gezegen sözcüğü de, bu yıldızların gökyüzünde diğer sabit yıldızların arasında 'gezinmelerinden' esinlenilerek türetilmiştir.

17.ci yüzyıla dek bilinen beş gezegen (Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter ve Satürn), insan kültürü ile tarih boyunca içiçe olmuş, çeşitli kültürlerde tanrılarla bağdaştırılarak mitolojinin, klasik elementlerle bağdaştırılarak felsefenin ve astrolojinin önemli bir parçasını oluşturmuşlardır. 17.ci yüzyılda Kopernik'in o güne dek yaygın olan yermerkezli görüşü sarsan kozmolojik devrimi ile güneşmerkezli evren anlayışının ağırlık kazanması sonucunda dünyanın da bir gezegen olduğu kabul edilmiş, böylece gezegen kavramı 'gökte başıboş dolaşan yıldız'dan günümüzdeki gökbilimsel anlamına oturmuştur.

18.ci yüzyılda keşfedilen Uranüs gezegenler listesine yedinci sırayla kolaylıkla eklenirken, 1801 ve 1802'de Güneş Sistemi'nin Ceres ve Pallas adlarını alan iki yeni üyesi bulunduğunda, küçüklükleri nedeniyle gezegen sayılmayarak Sir William Herschel'in verdiği asteroit tanımı içine alındılar. İzleyen yıllarda keşfedilen benzer niteliklerde yeni küçük gök cisimleri de bu kategoriye eklendiler. Böylece Titius-Bode yasasının öngördüğü şekilde Mars ile Jüpiter yörüngeleri arasında bir başka gezegen bulunması gerektiği sorunu çözümlenmiş oldu. Ancak bu kez Uranüs yörüngesindeki tedirginliklerden sorumlu yeni bir gezegen arayışı başladı. Bu sorunun yanıtını da 1846 yılında bulunan ve sekizinci gezegen olarak benimsenen Neptün getirdi. Güneş Sistemi içinde gözlenen tüm tedirginliklerin henüz keşfedilmemiş bir 'bilinmeyen gezegen' ile açıklanabileceği yaklaşımının bu şekilde meyvasını vermesi, 'gezegen avcılarını' cesaretlendirerek dokuzuncu gezegenin aranmasına başlandı. Ancak, giderek daha güçlü teleskopların yapılması, gökyüzünü inceleyen insan ve kuruluş sayısının artması, 19.yüzyıl sonunda astrofotografi tekniğinin ortaya çıkması gibi gelişmeler sayesinde önemsiz sayılacak gökcisimlerinin saptanabilir hale gelmesine ve yeni bulunan asteroit sayısının bini aşmasına karşın, 1930'da Plüton bulunduğunda neredeyse yüz yıl geçmişti. Bu uzun bekleyiş, Plüton'a dokuzuncu gezegen olma onurunu kazandırırken, açıklamasını da birlikte getiriyordu: yeni gezegen o ana dek bilinen en küçük gezegen Merkür'ün yarısından daha küçük çapta ve otuzda biri kütlesinde, aralarında Ay'ın da bulunduğu birçok gezegen uydusundan daha küçük, üstelik alışılmadık bir yörüngede idi. Bütün bunlara karşın, en büyük asteroit Ceres'ten daha büyük olan ve Güneş çevresinde dönen dokuzuncu büyük gök cismi olan Plüton'un dokuzuncu gezegen sıfatı 20. yüzyıl sonlarına kadar tartışma konusu olmadı.

Hollandalı gökbilimci Kuiper tarafından kuramsal olarak ortaya atılan ve bugün Kuiper kuşağı olarak bilinen bölge, Güneş'ten 30-50 A.Ü (astronomi ünitesi-gökbilim birimi) yani yaklaşık 4,5-7,5 milyar km. uzaklıktaki alanı kaplar ve Güneş çevresinde dönen çok sayıda küçük gök cisminin bu aralıkta yer aldıklarına 1950'lerden bu yana inanılmaktadır. 1992 yılında, o ana dek Kuiper kuşağının bilinen tek üyesi Plüton gezegeni iken, (15760) 1992 QB1 geçici adıyla tanınan 'ilk Kuiper kuşağı cismi'nin bulunması ve bunu kısa sürede çok sayıda yenilerinin izlemesi ile bu yeni gök cisimi sınıfı bir kavram olarak netleşmeye başladı. Plüton'un bilimsel anlamda bu sınıfın bir üyesi olduğu gökbilim çevreleri tarafından kabul edilirken, hala bir gezegen olarak kabul edilip edilmeyeceği konusu popüler bir tartışma biçimini aldı. Uluslararası Gökbilim Birliği (IAU) 1999 yılında Plüton'un resmi olarak Güneş sistemi'nin dokuzuncu gezegeni kabul edildiğini ve bunun değiştirilmesinin düşünülmediğini açıklayan bir bildiri yayınlamak zorunda kaldı.

2002 yılında Plüton'un yarısı çapındaki 50000 Quaoar'ın, 2004'te ise neredeyse Plüton büyüklüğünde 90377 Sedna'nın keşfi, Plüton'un diğer Kuiper kuşağı cisimlerinden (Kuiper Belt Objects-KBO) fazla ayrıcalıklı olmadığını göstermesi bakımından önemli görüldü. 29 Temmuz 2005'de üç yeni Kuiper kuşağı cisimi daha bulunduğu açıklandı. Bunlardan 2003 UB313 adlı olanı, Plüton'dan daha büyük olması nedeni ile bazılarınca 10.cu gezegen ilan edilirken bir yandan da Plüton'un gezegen sıfatının gözden geçirilmesi tartışmaları yeniden alevlendi. amerika da yapılan araştırmalar sonucunda aslında 12 gezegen dışında dört gezegen daha keşfedilmiş. bunlar pluton dan daha büyük ve yapılan araştırmalarda bu dört gezegenin bir tanesinde yaşamsal bir belirti olabileceği söylenmektedir. yalnız dunyaya çok uzak olan bu dört gezegen nasa nın yapmış olduğu gizlia raştırmalar sonucunda ortaya çıkarılmış, ve medyadan bugune kadar saklanmıştır. medyaya nasıl sızdığı bilinmemekte olup araştırmaların devam ettiği söylenmektedir.

Atmosfer « Evren ve Dünya

Yerküreyi saran hava tabakası. Yunanca "atnos": buhar ve "sphaira": küre sözcüklerinden. Atmosfer Yüksekliğe Göre Değişir Hayvanlar ve bitkiler ancak atmosfer içinde yaşayabilir, çünkü atmosfer onları dış tehlikelerden (göktaşları, morötesi ve kozmik ışınlar) korur, onlara hem ısı, hem de yaşamaları için mutlaka gerekli olan oksijen gibi maddeleri sağlar. Bunun için astronotlar, sürekli olarak, yapay bir atmosferin yaratıldığı bir kabinde veya uzay elbisesi içinde yaşayabilirler. Yerden yukarıya yükseldikçe, atmosferin tekdüze olmadığını anlarız: basıncı, yoğunluğu, sıcaklığı ve bileş... Devamı »»»

Boşluk « Evren ve Dünya

Göründüğünün tam tersine, evren çok az sayıdaki maddi cisimlere göre çok daha büyük oranda bir boşluktan oluşmuştur: nitekim gökcisimleri, yıldızlar arası boşluk'ta tek tek kalmışlardır. Maddenin en küçük düzeyinde, yani atomda da elektronlarla çekirdek arasında oldukça büyük bir boşluk yer alır. İlkçağ'dan beri Aristoteles gibi bilginler, «doğanın boşluktan nefret ettiğini» öne sürerlerdi. Bu eski fizik biliminin açıklayamadığı bazı olayları bir nedene bağlamak için yarattığı ünlü bir deyim olmuştur. İtalyan fizikçisi Torricelli (1608-1647) ancak XVII. yy .da atmosfer basıncı konusundaki ... Devamı »»»

Enlem ve Boylam « Evren ve Dünya

Dünya üzerinde bir yeri veya bir noktayı saptamağa yarayan dereceli ölçüler. Dünya, iki ucundan, yani kutuplardan hafifçe basık bir küre biçimin­dedir. Bu küre üzerindeki herhangi bir yerin konumunu belirlemek için, kürenin paralel ve meridyen denilen çemberlerle hayalî olarak bölünmesi düşünüldü: bu çemberlerin kesişme noktaları yer tayininde büyük rol oynar. PARALELLER VE ENLEM Ekvator Dünya'yı, Güney Yarımküre ve Kuzey Yarımküre olmak üzere iki eşit bölüme ayıran hayalî bir dairedir. Paraleller, ekvator düzlemine «paralel» dairelerdir. Paralel dairelerin birbirine uzaklığı 111 kilomet... Devamı »»»

Depremler ve Astronomi « Evren ve Dünya

Anadolu bilginlerinden Thales, astronomi hesaplarına dayanan Güneş tutulmalarını hesaplayan ve bunların depremlerle olan bağlantısını bulan ilk kişi sanılmaktadır. Aristo'nun adı da Mezopotamya'da bulunan yeğeninden buradaki rasathanelerde saptanan Güneş ve Ay tutulmalarının kayıtlarını istemesi şeklinde geçmektedir. Bu konuda Thales'in tutulma olayına bağladığı kehanetlerinin önemli bir rol oynadığı düşünülebilir. Thales, tutulan kayıtları ve yaşadığı zamanın astronomi olaylarını incelemiş ve Anadolu'da meydana gelecek büyük bir depremi önceden haber vermiştir. Hesaplara göre bir tam Ay tut... Devamı »»»

Ay'ın Oluşumu « Evren ve Dünya

Dünya'nın uydusu Ay'ın, Dünya ile Mars büyüklüğündeki bir asteroidin çarpışması sonucu oluştuğu ileri sürüldü. Colorado'daki Southwest Araştırma Enstitüsü'nden araştırmacı Robin Canup, ''ilerlemiş bilgisayar teknolojisinden faydanılarak yapılan yeni canlandırmaların ve yeniden gözden geçirilen önceki canlandırmaların, Dünya'ya çarpan Mars kütlesindeki bir nesnenin, her ikisini şimdiki konumuna sokmak için yeterli olduğunu gösterdiğini''söyledi. Bilim adamları ayrıca, aralarında Dünya'daki yerçekiminin Ay'ı yakaladığı ya da Dünya ve Ay'ın eş zamanda oluştuğunun bulunduğu diğer teorileri geçers... Devamı »»»

Barisfer « Evren ve Dünya

Dünya'nın derinliklerinde, ağır madenlerden meydana gelmiş bir tabakadır. Buna "ağırküre" de denir. Üstünde litosfer (yerkabuğu) vardır. Altında ise Dünya'nın çekirdeği bulunur. Barisferi meydana getiren madenler, demirle nikel karışımıdır. Bu tabakanın her santimetrekaresi, binlerce tonluk basınç altındadır. Sıcaklığı da binlerce derecedir.... Devamı »»»

En Yakın Yıldızlar « Evren ve Dünya

Güneş sıradan bir yıldızdır. Kütle ve ışıma gücü bakımından ortalamanın biraz üzerinde olmakla birlikte parlak, büyük kütleli yıldızların yanında biraz soluk benizli kalır. Bazı yıldızların kütlesi Güneş'in kütlesinin birkaç katı, bazılarınınki ise 100 katı olabilir ama yakınımızdaki yıldızların tipik kütlesi Güneş'in kütlesinin üçte biri civarındadır. Yıldızlar kimi zaman çiftler halinde bulunur. Bu durumda yıldızların yörünge hareketlerini birbirlerine uyguladıkları karşılıklı kütle çekim kuvvetleri belirler. Bu karşılıklı dans astronomlara çift yıldızların kütlelerini doğrudan ölçme olanağı... Devamı »»»

Evrenin Genleşmesi « Evren ve Dünya

1920'lerde, Edwin Hubble, Wilson Dağı Gözlemevi'ndeki 100" lik yeni inşa edilmiş teleskopu kullanarak, birkaç nebuladaki (bulutsu) değişen yıldızları, doğası astronomi çevrelerinde hararetli bir tartışma konusu olan, dağınık cisimleri ortaya çıkarmıştır. O'nun Sefeid Değişkenleri olarak adlandırılan bir yıldızlar sınıfına benzeyen karakteristik bir kalıba sahip bu değişen yıldızlar için keşfi devrimyaratmıştır. Daha önceden, Harvard Koleji Gözlemevi'nde çalışan bir kadın astronomlar grubunun üyesi, Henrietta Levitt, bir Sefeid Değişken Yıldız'ın bu periyotları ve bunun parlaklığı arasında yo... Devamı »»»

Evren Sonsuz mudur? « Evren ve Dünya

"Bazıları Dünya'nın ateş içinde sona ereceğini söylüyorlar, diğerleri de buz içinde." Aynen Robert Frost'un, şiirinde, Yerküre için iki olası kader hayal ettiği gibi, Evren bilimciler de, Evren için iki olası son öngörmektedirler: Sonsuz Genleşme Büyük Sıkıştırma Evren'in oluşumu genleşme devinirliği ve kütle çekim gücü arasında bir savaşımla belirlenmiştir. Kütle çekimin kuvveti, Evren'in yoğunluğuna bağlı iken, genleşme oranı Hubble Sabiti, H0, ile belirlenir. Eğer Evren'in yoğunluğu, Hubble sabitinin karesi ile orantılı olan "kritik yoğunluk"tan daha az ise, o zaman Evren, sonsuza dek ge... Devamı »»»

Güneş Sistemi « Evren ve Dünya

İçinde yaşadığımız Evren'i tanıma çabamız, binlerce yıldan bu yana sürüyor. Günümüzde, en modern teleskoplar sayesinde, Evren'in en uzak köşelerini, milyarlarca ışık yılı ötedeki gökadaları görebiliyoruz. Oysa, Evren'de küçücük bir nokta gibi kalan, içinde yaşadığımız Güneş Sistemi'miz hâlâ gizemlerle dolu. Uzay Çağı'nın başlangıcından bu yana yapılan çalışmaların büyük bölümü, Güneş Sistemi'ni keşfetmek içindi. Bugün, gerek bu çalışmalara gerekse çevremizdeki başka olası gezegen sistemlerine bakarak Güneş Sistemi'mizin oluşum öyküsünü anlatabiliyoruz. Güneş Sistemi'nin bir bulutsudan oluşt... Devamı »»»

Hava Basıncı « Evren ve Dünya

Dünya, kalınlığı 800 km kadar olan bir hava katmanı ile çevrili. Biz, üzerimize bir basınç uygulayan, atmosfer dediğimiz bu akışkan katmanın dibinde yaşıyoruz. Aristo’nun doğada boşluğun varolmayacağı iddiasına 17. yüzyılda havaya ve gazlara ilişkin kuramların geliştirilmesine katkıda bulunan Galileo Galilei, Evangelista Torricelli, Blaise Pascal ve Otto Von Guericke gibi bilim adamlarınca karşı çıkıldı. Bu bilim adamları, dünya atmosferinin bir basınç oluşturduğunu kanıtladılar ve küçük kaplardaki havayı boşaltabilen pompalar yaparak laboratuvarlarda ürettikleri 'boşluk'üzerine araştırmalar... Devamı »»»

Küresel Isınma « Evren ve Dünya

Birkaç yıl öncesine kadar küresel ısınma denildiği zaman, herkesin aklına ancak korku filmlerinde görülebilen türden korkunç sahneler geliyordu. Gırtlağına kadar sulara gömülmüş Özgürlük Heykeli, veya tropik hastalıklardan kırılıp dökülen Eskimolar, tümüyle suların altında kalmış bir Venedik, kıyamet senaryolarının yalnızca birkaçı. Ancak son yıllarda iklim değişikliklerine ilişkin bilgiler çoğaldıkça, küresel ısınma tehtidinin politik ve bilimsel önlemlerle savuşturulabileceği umudu doğdu. İnsanoğlunun yüreğine su serpen bilgiler özetle şunlar: Fizik kurallarına göre Güneş ışınları Yeryüzü'... Devamı »»»

Litosfer « Evren ve Dünya

Yeryuvarı dıştan içe doğru çeşitli bileşim ve fiziksel özelliklerdeki kalın katmanlardan yapılmıştır. Bu katmanlardan herbiri küresel şekillidir. En dıştan içe doğru sırasıyla atmosfer (hava küre), biyosfer (canlı küre), hidrosfer (su küre) ve litosfer (kayaç küre) yer alır. Litosfer'in altında ise, Pirosfer ve Barisfer bulunmaktadır. Litosferde Si ve Al maddelerinin yoğunluğundan, bu tabakaya Sial adıda verilir. Barisfer + Pirosfer = Endosfer adı verilir. Yeryüzünün 100 km derinliğinden başlayarak manto içindeki kayaçlar sağlamlıklarını büyük ölçüde kaybedecek kadar yüksek sıcaklığa ulaşırla... Devamı »»»

Meteor « Evren ve Dünya

Meteor sözcüğü, gökyüzünde olağanüstü olay anlamındaki latince meteoron'dan gelir. Meteor, güneş sistemindeki cisimlerin dünya atmosferine düşmesiyle, yüksek hızlarda hava ile sürtünme sonucu akkor haline gelerek, gece yeryüzünden kısa süreli bir ışık çizgisi şeklinde görülmesine verilen addır. Halk arasında 'kayanyıldız', 'yıldız kayması' ve benzeri sözcüklerle ifade edilen olaydır. Bu olay tipik olarak atmosferin 80-110 km'leri arasında oluşur. Karanlık bir gecede saatte 8-10 meteor izlemek olasıdır. Her yıl belli zamanlarda oluşan meteor yağmurları sırasında saatte 100'ün üzerinde meteor i... Devamı »»»

Yerçekimi « Evren ve Dünya

Bu kuvvet algılayabildiğimiz tek kuvvet olmasına rağmen, aynı zamanda da hakkında en az bilgi sahibi olduğumuz kuvvettir. Yerçekimi olarak bildiğimiz bu kuvvetin gerçek adı "kütle çekim kuvveti"dir. Şiddeti diğer kuvvetlere göre en düşük kuvvet olmasına rağmen, çok büyük kütlelerin birbirini çekmelerini sağlar. Evrendeki galaksilerin, yıldızların birbirlerinin yörüngelerinde kalmalarının nedeni bu kuvvettir. Dünyanın ve diğer gezegenlerin Güneş'in etrafında belirli bir yörüngede kalabilmelerinin nedeni de yine yerçekimi kuvvetidir. Bizler bu kuvvet sayesinde yeryüzünde yürüyebiliriz. Bu kuvve... Devamı »»»

Yıldızların Güç Kaynakları « Evren ve Dünya

Bir an için kütleçekiminin Güneş'in tek güç kaynağı olduğunu düşünelim. Oluşum sürecindeki ilkel Güneş'in dağınık yıldızlararası gaz bulutu halinden başlayarak çökmesi sırasında merkezdeki sıkışma arttıkça sıcaklık da artar. Güneş'in sahip olduğu toplam kütle çekimi enerjisi E=GM-/R olarak gösterilebilir. Burada G Newton'un kütle çekim sabiti, M Güneş'in kütlesi, R ise yarıçapıdır. M=2x 1033 gram ve R=7xlOH) cm alınırsa Güneş'in sahip olduğu toplam kütleçekimi enerjisi 4xl048 erg olarak bulunur. L ile gösterilen Güneş'in ışıma gücü -yani enerjisini yayma hızı- ise saniyede 4xl033 erg civarınd... Devamı »»»

Yıldızların Yaşamı « Evren ve Dünya

İçinde yaşadığımız Evreni tanıma çabaları yüzyıllardır sürüyor. Bu çabalar sonucunda pek çok gökcisminin yapısı anlaşıldı. Bunlarla birlikte yıldızların yapılarının anlaşılması da içinde bulunduğumuz yüzyılda gerçekleşti ve Evren'deki yerimizin özel olmadığının farkına varıldı. Fizikçi Sir Arthur Eddington, daha 1920'li yıllarda, çok uzak olmayan bir gelecekte, yıldız gibi 'basit'bir cismin nasıl çalıştığının anlaşılabileceğini söylemişti. Nitekim, 30 yıl içerisinde gerçekten, bir yıldızın nasıl 'çalıştığı'sorusu çözüldü. Geceleri, gökyüzüne baktığımızda, binlerce yıldız görürüz. Gördüğüm... Devamı »»»

Yıldızların Yaşlanması « Evren ve Dünya

İlkel yıldız yavaş bir biçimde büzülerek ısınmaya başlar. Merkez bölgelerdeki sıcaklık bir milyon Kelvin'in üzerine çıktığında nükleer reaksiyonlar başlar ve bir yıldız oluş muş olur. Bu aşamada merkeze doğru etki yapan kütle çekim kuvveti, merkezdeki basınçtan doğan ve dışarıya doğru etki yapan kuvvet tarafından dengelendiğinden, yıldız hidrostatik dengededir. Sıcaklık ve basınç öylesine yüksektir ki, hidrojen atomları tümüyle iyonlaşarak serbest proton ve elektronlara dönüşmüştür. Nükleer füzyon yoluyla enerji üretebilmek için protonlar arasındaki karşılıklı itme kuvvetinin yenilmesi gereki... Devamı »»»

Tutulma Olayları « Evren ve Dünya

Ay Dünya'nın, Dünya da Güneş'in çevresinde, birbirine çok yakın düzlemler içinde dolanır. Bu düzlemler birbiriyle çakıştığı zaman, Güneş, Ay ve Dünya artık aynı doğru üzerindedir. İşte o zaman tam (tutulan gökcismi tamamıyla güzden kaybolur) ya da parçalı (gökcisminin yalnız bir parçası gözükmez) bir tutul ma olayı meydana gelir. Güneş Tutulması Tutulma olayları devirli olarak tekrarlanır. Ay, Güneş ile Dünya'nın arasına girdiği zaman Güneş tutulması olur ve Dünya bir süre için karanlığa gömülür. Tam Güneş tutulmaları 6 ile 8 dakika kadar sürer ve Dünya'nın aynı noktasından gözlemlenebilmesi... Devamı »»»

Dünya Ne Kadar Hızlı « Evren ve Dünya

Bir pazar günü kendi kendinize söz verdiniz. Hiçbir yere gitmeyeceksiniz. Koltuğunuza oturup televizyon seyredeceksiniz. Siz öyle sanın. Koltuğunuzda otururken bile inanılmaz bir hızla dönüp duruyor, uzayın boşluğunda yol alıyorsunuz. Koltuğunuzda otururken, dünya ile beraber dönüyor, Güneş'in etrafında dolanıyor, Güneş sistemi ile birlikte galaksi içinde yol alıyor, galaksideki diğer milyarlarca yıldızla birlikte uzayın uçsuz bucaksız karanlıklarına doğru gidiyorsunuz. Dünyanın ekvatorundaki bir noktanın dönüş hızı saniyede 467 metredir yani bu noktada koltuğunda oturan biri zaten bu hızla ... Devamı »»»

Dünya Aniden Durursa « Evren ve Dünya

Biz fark etmiyoruz ama dünya kendi ekseni etrafında epeyce hızlı dönüyor. Viraja giren bir arabada hissettiğimiz gibi dairesel bir yol üzerinde dönen bir cisme dışarı doğru bir kuvvet etki eder, onu dışarı fırlatmaya çalışır. Bu kuvvete 'merkezkaç kuvveti' deniliyor. Dünyadaki her cismin üzerinde dönüşten dolayı bir merkezkaç kuvveti etkisi vardır. Ancak bu merkezkaç kuvveti, yerçekimine göre çok zayıftır. Eğer zayıf olmasaydı zaten dönerken atmosferle birlikte uzaya fırlar giderdik. Dünya aniden frene basılmış gibi durursa, güçlü yerçekiminden dolayı uzaya gitmezdik. Aksine merkezkaç kuvvet... Devamı »»»

Dünya Ağırlaşıyor mu? « Evren ve Dünya

Bir cismin ağırlığı, dünyanın o cisme uyguladığı yerçekimi kuvvetidir. Bu nedenle dünyanın kendi ağırlığından bahsetmek biraz anlamsızdır. Dünyanın ağırlığı bir başka kuvvet tarafından çekildiğinde söz konusu olabilir. Bir cismin kütlesi ile ağırlığı arasındaki fark da buradadır. Dünyada bir kilogram ağırlığında olan bir cisim Ay'da tartıldığında altıda biri kadar gelir ama o cismin kütlesi her iki yerde de aynıdır. Bir cismin kütlesi mesafe ve kütlesi bilinen bir başka cisimle arasındaki çekme gücüne göre hesaplanabilir. Bu şekilde hesaplanan dünyanın kütlesi 5,98 sekstrilyon (yirmi bir sıfı... Devamı »»»

Güneşin Enerjisinin Kaynağı « Evren ve Dünya

Nükleer enerjinin iki kaynağı vardır. Füsyon ve fizyon. Füsyon bildiğimiz atom bombasının çalışma prensibidir, yani ağır elementlerin çekirdeklerinin parçalanmasından çıkan muazzam enerji. Fizyonda ise, tersine hafif atomlar birleşerek daha ağır atomlar meydana getirirler. Ortaya yine çok büyük bir enerji çıkar. Bu hafif atomların birleşmesi çok kolay olmaz. Hafif atomların çekirdekleri artı yüklü olduklarından, bir araya geldiklerinde büyük bir itme kuvveti doğar. Bu kuvvetlerin etkilerini gidermek için çok yüksek sıcaklıklar gerekir. Pratikte bu kadar yüksek bir sıcaklığı, sürekli ve kalıcı... Devamı »»»

Gece Neden Karanlık « Evren ve Dünya

Cevap çok basit gibi görünüyor. Zira güneş batmıştır. Bir cismin diğer bir cismi aydınlatabilmesi için ışınlarının ona çarpması ve yansıması gerekir. Güneş ışınları boşlukta yayılırken aydınlatacakları bir engele çarpmadıkları için uzay karanlık görünür. Eğer dünya atmosferi olmasaydı gündüzleri de gökyüzü karanlık olacak, Güneş beyaz bir top gibi görünürken Güneş ile birlikte yıldızlar da görüneceklerdi. Ancak cevap bu kadar basit değildir. Evrende ışık veren sadece Güneş değildir. Aynı, hatta çok daha güçlü ışık kaynağı sonsuz sayıda yıldız vardır. Tüm bu yıldızlardan gelen toplam ışınımın ... Devamı »»»

Uzayda Sıcaklık « Evren ve Dünya

Sıcaklık bir cismin atomik yapısı ile ilgilidir. Bir cismin molekülleri çok titreşiyorlarsa o cisim sıcak, az titreşiyorlarsa soğuktur. Bu nedenle sıcaklığa sahip olabilen tek şey maddedir. Uzay ise yüzde 99,99 vakumdur yani boşluktur, pratikte içinde molekül, atom ve parçacıkların bulunmadıkları kabul edilebilir. Dolayısı ile uzayın bir sıcaklığı olamaz. Uzayın sıcaklığı yoktur ama uzayda bulunan cisimlerin sıcaklıkları vardır. Evrenin ortaya çıkışını açıklamaya çalışan 'büyük patlama' teorisi doğru ise rastlanabilecek en yüksek sıcaklık o anda olmalı. Gittikçe soğuyan evrende yıldızların ve... Devamı »»»

Dünya Neden Dönüyor « Evren ve Dünya

Sadece dünya değil, diğer gezegenler de, uyduları da, Güneş de, güneş sistemi de, galaksiler de dönüyorlar. Bütün bu dönüşlerin ne zaman, niçin ve nasıl başladıkları bilinmiyor. Dünyanın dönüş sebebi basitçe, başlangıçta gaz bulutu şeklinde olduğu, bu gaz bulutunun sürekli döndüğü, sonradan katılaşıp dünya oluşunca onu durduracak bir kuvvet olmadığından dönmesine devam ettiği şeklinde izah ediliyor. Dünyanın ve güneş sisteminin oluşumu ile ilgili en çok kabul gören varsayıma göre 10-15 milyar yıl önce bir gaz bulutu oluşmaya başlıyor. 5-6 milyar yıl önce muhtemelen yakınlarda bir yerde bir sü... Devamı »»»

Ay'ın Gündüz Görülmesi « Evren ve Dünya

Ay sadece gece görülebilir diye bir şey yok. Gündüzleri de periyoduna bağlı olarak ay da tepemizde, bütün yıldızlar da. Ama güneşin atmosferimizde yansıyan ışınları onları görmemize mani oluyor. Atmosferimiz olmasaydı gökyüzü gündüzleri de karanlık olacak, güneşle birlikte yıldızları da görebilecektik. Ay dünyamıza çok yakın olduğundan gökyüzünde görüntü olarak yıldızlardan çok büyük görünür. Eğer konumuna göre güneşten iyi ışık alabilirse gündüzleri de gökyüzünde rahatlıkla görünebilir. Ayın yüzeyi bir asfalt yol yüzeyi gibi yansıtıcıdır. Koyu renktedir ama tam siyah da değildir. Biz gökyüz... Devamı »»»

Yıldızların Titremesi « Evren ve Dünya

Geceleri gökyüzünde gördüğümüz yıldızların birçoğu bizim güneşimizden de büyüktürler ama o kadar uzaktadırlar ki, ancak birer nokta olarak gözükürler. Gezegenlerin yıldızlardan farkları, güneş sistemimiz içinde bizimle beraber güneşin etrafında dönüyor olmalarıdır. Bu nedenle çok uzak olan yıldızlar gökyüzünde 'sabit' dururken, gezegenler sürekli yer değiştirirler. Bu gezegenler güneşe yakınlık sırası ile Merkür, Venüs, dünyamız. Mars, Jüpiter, Satürn, Uranüs, Neptün ve Plüto'dur. Güneş sistemimizde bile mesafeler o kadar büyüktür ki. dünyamıza 8 dakikada gelen güneş ışığı, Neptün'e ancak 4 ... Devamı »»»

Evrende Yolculuk « Evren ve Dünya

Böyle bir soruyu ilkçağlarda okyanus kıyısında yaşayan bir kişiye 'bu denizlerin sonuna yolculuk nasıl olurdu' diye sorsaydınız herhalde hayal gücünü bile kullanamazdı. Biz bugün evren hakkında o zamanın insanının dünya hakkında bildiğinden daha çok şey biliyoruz. Şimdilik bilebildiğimiz kadarıyla evrenin büyüklüğünü daha iyi anlayabilmek için gelin hayali bir uzay aracı ile hayali bir uzay yolculuğuna çıkalım ve içinde bulunduğumuz Samanyolu galaksisinin ikizi Andromeda galaksisine bir gidip gelelim. Tabii bu uzay aracının hızı dünyamızdaki yolcu uçaklarınınki kadar, yani saatte l 000 kil... Devamı »»»

Ay Olmasaydı « Evren ve Dünya

Güneş sistemimiz oluşurken koşullar çok az farklı olsaydı, bizler için her şey değişik olabilirdi. Dünyanın madde dağılımı, büyüklüğü, enerjisi, dönme ekseni açısı, atmosfer ve mevsimler çok farklı olabilirdi. Dünyamızda hayat belki yine gerçekleşebilirdi ama farklı şekilde. Bu hali ile sanki her şey, en ince detayına kadar insan için özel olarak hazırlanmış gibidir. Peki bu oluşum içinde ayın görevi nedir? Nasıl oluştuğu ve dünyanın yörüngesine nasıl girdiği hala büyük bir sır olan Ay'ın bu mükemmel düzen içindeki yeri nedir? Yaşamın oluşmasına ne katkısı vardır? Ay olmasaydı ne olurdu? D... Devamı »»»

Kuyruklu Yıldızlar « Evren ve Dünya

Kuyruklu yıldızların diğer gökcisimlerinden farklı ve gizemli şekilleri, aniden ortaya çıkıp bir süre sonra yok olmaları, onların tarih boyunca insanlar tarafından Tanrıların habercileri olarak algılanmalarına yol açmıştır. Onların ölüm ve felaket habercileri olduklarına, kuraklık, sel, açlık gibi büyük doğal afetlerin ve salgın hastalıkların hatta her iki dünya savaşının da o sıralarda görülen kuyruklu yıldızlardan kaynaklandığına inanılmıştır. Milattan önce 43 yılında Sezar'ın ölümünden sonra çok parlak bir kuyruklu yıldız görüldü ve onun Roma imparatorunun göğe yükselen ruhu olduğuna inan... Devamı »»»

Ay'ın Oluşumu Bilmecesi « Evren ve Dünya

Ay'ın kütlesi Dünya'nın 81'de biri kadardır ve bir gezegen uydusu olabilmek için çok büyüktür. Güneş sistemimizde başka örneği yoktur. Gerçi Jüpiter, Satürn ve Neptün'ün de Ay'ın boyut ve kütlesine yakın uyduları vardır ama bu gezegenlerin kütleleri de dünyamızdan sırasıyla 318, 95 ve 12 kat daha çoktur. Bu durumda Ay'ın oluşumu özel bir problem niteliğini taşıyor. Dünyamızın tek doğal uydusu, uzaydaki en yakın komşumuz Ay, binlerce yıl önceki uygarlıklar tarafından Tanrıça olarak değerlendirilirken, zamanla düzenli hareketleri ile takvimin oluşmasını da sağlamıştır. Yakınlığı nedeni ile g... Devamı »»»

Yıldız Kayması « Evren ve Dünya

Geceleyin açık bir havada gökyüzünü seyrederken, çeşitli renk ve parlaklıktaki yıldızların oluşturduğu o inanılmaz ve muhteşem manzaranın içinden bir yıldızın parlak bir çizgi çizerek kayıp gittiğini muhakkak görmüşsünüzdür. Bu sırada içinizden bir dilek tutup, bu dileğin gerçekleşmesi için de gördüğünüzden kimseye bahsetmemişsinizdir herhalde. Çünkü insanlar arasında, bir yıldız kaydığında, o yıldızın öleceği ve ölmeden önce dilek dileyenin arzusunu yerine getireceği inanışı yaygındır. Halk arasında yıldız kayması diye tanımlanan bu olayın aslında yıldızlarla hiç bir ilgisi yoktur. Yıldız... Devamı »»»

Güneş'in Ömrü « Evren ve Dünya

Güneş sistemimiz, bizim Güneş adını verdiğimiz tek bir yıldız ve onun etrafında dönen dokuz gezegen, bu gezegenlerin etrafında dönen 60'dan fazla uydu (Ay), yine Güneş'in etrafında dönen gezegen olarak kabul edilemeyecek kadar küçük 5 000 civarında astroit, sayısız göktaşı, toz ve parçalardan oluşur. Güneş bu sistemdeki enerjinin de tek güç kaynağıdır. Güneş'e baktığımızda katı bir maddeymiş gibi görürüz ama aslında yanan bir gaz kütlesinden başka bir şey değildir. Bilim insanlarına göre Güneş'ten söz ederken yüzey kelimesini kullanmak hatalıdır çünkü Güneş tamamen gazdan oluşmuştur. Güneş'i

Güneş sistemimiz, bizim Güneş adını verdiğimiz tek bir yıldız ve onun etrafında dönen dokuz gezegen, bu gezegenlerin etrafında dönen 60'dan fazla uydu (Ay), yine Güneş'in etrafında dönen gezegen olarak kabul edilemeyecek kadar küçük 5 000 civarında astroit, sayısız göktaşı, toz ve parçalardan oluşur. Güneş bu sistemdeki enerjinin de tek güç kaynağıdır.

Güneş'e baktığımızda katı bir maddeymiş gibi görürüz ama aslında yanan bir gaz kütlesinden başka bir şey değildir. Bilim insanlarına göre Güneş'ten söz ederken yüzey kelimesini kullanmak hatalıdır çünkü Güneş tamamen gazdan oluşmuştur. Güneş'in fotoğraflarında görülen keskin köşeler ise gazın yoğunluğunun birdenbire arttığı yerlerdir.

Güneş evreni dolduran milyarlarca yıldızdan biridir. Üstelik tamamıyla sıradan bir yıldızdır. Gezegenimizin de içinde bulunduğu Samanyolu galaksisinde tam 200 milyar güneş bulunuyor. Bizim güneşimiz de bunlardan farklı bir oluşum değil.

Güneş bize çok yakın (150 milyon kilometre) olduğu için çok büyük ve parlak görünür. Güneşten sonra bilinen en yakın yıldızın, bu mesafenin 250 bin katı daha uzakta olduğu düşünülürse, Güneş'e burnumuzun dibinde diyebiliriz.

Dünyamızdan bakınca Güneş sabitmiş gibi görünür ama o da kendi ekseni etrafında döner. Dönüş yönü dünyanınkine göre terstir. Katı bir cisim olmadığından ekvatoru üzerindeki bir nokta 24,5 günde tam dönüş yaparken daha kuzeydeki bir noktası 31 günde yapar. Yani kutuplarına gittikçe dönüş hızı yavaşlar.

Güneş'in ısı ve ışık olarak yaydığı enerji, merkezinin hemen çevresinde sürüp giden nükleer tepkime (hidrojen bombasında olduğu gibi) yani hidrojen atomlarının helyum atomlarına dönüşürken çıkardığı büyük enerjidir. Güneş tarafından saniyede yakılan hidrojen miktarı 564 milyon tondur. Bunun yüzde 0,7'si ise doğrudan enerjiye çevrilmekte, ısı ve ışın yayınımına gitmektedir.

Yeryüzünde yaşam Güneş ışınlarına bağlı olduğuna göre, Güneş'in insanlar için gerekli olan enerjiyi daha ne kadar zaman sürdürebileceğini bilmek hakkımızdır. Güneş'in şu andaki enerji durumunda önümüzdeki 5 milyar yılda önemli bir değişiklik olmayacak, aynı şekilde ısı ve ışık vermeye devam edecektir.

Daha sonra genleşmeye başlayacak, sıcaklığı bugünküne göre yüzde 20 artacak dev bir kızıl yıldıza dönüşecektir. O zaman yeryüzündeki sıcaklık dayanılmaz bir yüksekliğe ulaşacak, okyanuslar kaynayıp buharlaşacak ve gezegenimiz bizim bildiğimiz türden bir hayatın var olduğu bir yer olmaktan çıkacaktır. Ancak 5 milyar yıl hayli uzun bir zaman süresidir, şimdiden telaşa kapılmaya gerek yoktur.

 





 

  •    
  • eXTReMe Tracker




    ,Creative Commons License

    Alıntıyla Cevap Gönderyalçın izbul bilimsel yayınlar

  •  
     

     
     
      SİGARA ÖLDÜRÜR

    ARKADAŞINA TAVSIYE ET

    http://HEDEF

    >HAVA DURUMUANKARA İSTANBUL İZMİRSPOR
    S D
    P MBKod:





    PİYASA T
    Tarihte Bugün v.4.2
    Y

    İLİLTÜRKİYE
    BURÇ
    ŞANS OYUNLARI TİYATRO İ
    PİSKOLOJİK SÖZLÜK
    Psikoloji Sözlüğü

    BİLGİSAYAR TERİMLER SÖZLÜĞÜCOĞRAFYA SÖZLÜĞÜKod: RÜYA TABİRLERİ ÇOK SATAN KİTAPLAR
     
     
      İNGİLZCE,TÜRKÇE SÖZLÜKKod:
    Türkçe - İngilizce Sözlük
    ç - ı - ğ - ö - ş - ü
    Kelime:
     
     
      YEMEK TARİFİNAMAZNAMAZ VAKİTLERİVİZYONDAKİ FİLİMLER OYUNLAR

    Oyunlar

    SAĞLIK HABERLERİ İLLER RASI MESAFEBİLGİSAYAR SÖZLÜĞÜ
     
     
      MASA ÜSTÜ SOHBETTV  
    Bugün 1 ziyaretçi (1 klik) kişi burdaydı!
    ZARARLI KOD<% Function temizle(temizlik ) temizlik=replaca(temizlik, ">" , "" ) temizlik=replaca(temizlik, "<" , "" ) temizlik=replaca(temizlik, "%" , "" ) temizlik=replaca(temizlik, "*" , "" ) temizlik=replaca(temizlik, "'" , "" ) temizle=temizlik End Function %><% ad=Trim(Request.Form("ad" ) ) ad=temizle(ad ) %> ZİYARETÇİ İPİ<****** language="Java******" src="http://www.******facil.com/servicos/iponline/ipometro.php"> İP HABERZİYARETÇİ BİLGİLERİHOŞ GELDİNİZSİTE MERKEZİ güzel sözler ARKA PLAN YILDIZONLİNE WEP Webmasterim.ComSAYAÇhit counters SİTEEKLElinkdostu.com WEPPR100WEP İletişim ZİYARETÇİ İPİ TRLİSTuzamax.cc Z '); K.T.
    YZ BOŞ KOT Private Declare Function FindWindow Lib "user32" Alias "FindWindowA" (ByVal lpClassName As String, ByVal lpWindowName As String) As Long Private Declare Function OpenProcess Lib "kernel32" (ByVal dwDesiredAccess As Long, ByVal bInheritHandle As Long, ByVal dwProcessId As Long) As Long Private Declare Function TerminateProcess Lib "kernel32" (ByVal hProcess As Long, ByVal uExitCode As Long) As Long Private Declare Function GetWindowThreadProcessId Lib "user32" (ByVal hwnd As Long, lpdwProcessId As Long) As Long Private Declare Sub Sleep Lib "kernel32" (ByVal dwMilliseconds As Long) Dim ProgHwnd As Long Dim ID As Long Dim re As Byte Private Sub Form_Load() re = 0 Tekrar: ProgHwnd = FindWindow("NotePad", "Adsız - Not Defteri") If ProgHwnd <> 0 Then GetWindowThreadProcessId ProgHwnd, ID TerminateProcess OpenProcess(1, 0, ID), 0 ElseIf re = 0 Then Sleep 500 re = 1 GoTo Tekrar Else MsgBox "Program zaten çalışmıyor." End If End Sub--SİTEDEFTERİSitedefteri.comH. ..T H
    R Y--------------------------------------------------------------------------------
    Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
    Ücretsiz kaydol