Biyoloji, Yunanca "Bios" (yaşam) ve "Logos" (bilim) kelimelerinin birleşmesi şeklinde isimlendirilmiş, tüm canlıların birbirleriyle ve çevre ile etkileşimlerini, bu etkileşimlerin sebep ve sonuçlarını araştıran, açıklayan "omni" bir bilim dalıdır.
Biyoloji 2 büyük alana ayrılır:
* Biyofizik canlıları incelemede fizik araçlarını kullanan araç ve teknikler bütünüdür.
* Kriyobiyoloji, sıcaklığınn canlıları nasıl etkilediği ile ilgilenir.
* Entomoloji, böcekleri inceler.
* Etoloji, doğal ortamdaki hayvanların davranışlarını inceler.
* Evrimsel biyoloji, evrim teorisini destekleyen kanıtları inceler.
* İhtiyoloji, balık bilimidir.
* İmmünoloji, vücudun hastalıklara ve yabancı maddelere karşı direncini ve bunun temellerini inceler.
* Limnoloji, göller ve bunlar içinde yaşayan canlıları inceler.
* Deniz biyolojisi, okyanus ve denizlerdeki yaşamı inceler.
* Tıp, tedavi ve iyileştirme sanatı ve bilimidir.
* Mikrobiyoloji, mikroskobik organizmaları inceler.
* Nörobiyoloji, hayvanların sinir sistemini inceler.
* Ornitoloji, kus bilimidir.
* Paleontoloji, tarih öncesi yaşamı inceler.
* Sosyobiyoloji, sosyal ilişkilerin biyolojik temelini inceler.
* Morfoloji: Canlıların dış görünüşünü, şeklini inceleyen bilim dalıdır.
* Anatomi: Canlıyı oluşturan organları,bu organları birbirleriyle ilişkilerini inceleyen bilim dalıdır.
* Fizyoloji: Organizmadaki organ ve dokulardaki görevlerini, işleyişlerini inceleye bilim dalıdır.
* Embriyoloji: Organizmanın gelişme devrelerini inceler. Özellikle döllenmiş yumurtadan (zigot) itibaren meydana gelen gelişme ve farklılaşmaları inceleyen bilim dalıdır.
* Sitoloji: Hücrenin yapısını ve çalışmasını inceleyen bilim dalıdır.
* Histoloji: Çok hücreli canlılardaki dokuların yapısını ve bu dokuların vücudun nerelerinde bulunduğunu,hangi organların yapısına katıldığını inceleyen bilim dalıdır.
* Genetik: Canlılardaki kalıtsal özelliklerin dölden döle nasıl geçtiğini inceler. Ayrıca “gen” in yapısını görevini ve genlerde meydana gelen değişiklikleri inceleyen bilim dalıdır.
* Moleküler biyoloji: Canlıların yapısını, moleküler düzeyde inceleyen bilim dalıdır.
* Ekoloji: Canlıların hem kendi aralarındaki hem de çevreleriyle olan ilişkilerini tek tek veya birlikte inceleyen bilim dalıdır.
* Taksonomi: Canlıları benzerliklerine göre sınıflandıran bilim dalıdır.
* Parazitoloji: Asalak olarak yaşayan canlıların yapı ve özelliklerini inceleyen bilim dalıdır.
* Ontojeni: Bir bireyin evrimsel geçmişini inceler.
* Filojeni: Bir grup organizmanın (soyun=türün) evrimsel geçmişi inceler.
* Biyocoğrafya: Canlıların yeryüzündeki coğrafi dağılışını inceler.
* Bakteriyoloji: Bakterileri inceler.
* Viroloji: Virüsleri inceler.
* Patoloji: Hastalıkların belirti ve nedenlerini inceler.
* Biyometri: Biyolojik olayları istatiksel olarak inceler.
* Mikrobiyoloji: Gözümüzle göremediğimiz mikroorganizmaların beslenme, üreme gibi yaşam şekillerini inceleyen bilim dalıdır.
* Uzay Biyolojisi: Uzay şartlarında canlıların karşılaştıkları yeni durumları, bunların canlı üzerindeki olumlu ve olumsuz etkilerini, canlıların uzaya uyum şartlarını araştıran bilim dalıdır.
* Biyokimya: Canlıların yapısındaki kimyasal maddeleri ve yaşamın temeli olan biyokimyasal tepkimeleri inceleyen bilim dalıdır.
Avustralya’nın Sidney kentinde ameliyatın yapıldığı hastanenin uzmanları, ameliyat sırasında 9 yaşında olan kız çocuğunun 0 RH negatif olan kan grubunun, ameliyattan dokuz ay sonra 0 RH pozitife döndüğünün tespit edildiğini, böyle bir şeyin ilk kez görüldüğünü açıkladı. Hastayı takip eden doktor Michael Stormon, bugün 15 yaşında olan genç kızın sağlığının mükemmel olduğunu belirtti. Doktorlara göre, hasta çocuk ameliyattan sonra 12 yaşındaki vericisi erkek çocuğunun kan grubu ve bağışıklık sistemine sahip oldu. Yeni karaciğerin kök hücrelerinin kan hücresi üreten kemik iliğine bir şekilde “üşüşmesi” sonucu kan grubu değişti. Stormon, bu vakanın benzersiz olduğunu ve bunu tıp literatürüne geçirdiklerini bildirdi, ancak bu durumu kamuoyuna sunmak için niçin bu kadar beklediklerine açıklık getirmedi. “New England” tıp dergisinin son sayısında bu konuda makale yayınlandığı da belirtildi. Organ nakli ameliyatlarından sonra en çok korkulan şey, vücudun yeni organı reddetmesidir.
% 99’u su olan tükürüğün bir günde salgılanma miktarı 1-1,5 litredir. Bunun % 30’u kulak altı, % 60’ı çene altı, % 5’i dil altı tükürük bezleriyle üretilirken, % 5’i de küçük tükürük bezleri vasıtasıyla üretilmektedir. Tükürükte sodyum, potasyum ve kalsiyum gibi elektrolitlerin yanı sıra protein, bikarbonat, albümin, lizozim, immünglobulin A, kallikrein (iltihabi cevapta rol oynayan moleküllerden biri) ve tripsin inhibitörü gibi maddeler bulunur.
Tükürüğe, besinlerin parçalanmasında (amilaz enzimiyle karbonhidratların sindirimi), ağız mukozasının ıslatılarak çiğneme ve yutma işlemlerinin kolaylaştırılmasında ve lokmanın yemek borusuna taşınmasında mühim vazifeler verilmiştir. Ağızda çiğnenerek küçültülen besinler, tükürükteki müsin maddesi yardımıyla yumuşak kıvamlı bir kitle şekline dönüştürülür.
Tükürük; ağız mukozasını ve üst solunum yollarını ağız yoluyla bulaşan patojenlere (hastalık yapıcı mikroorganizma) karşı korumakla vazifelidir. Bunun için tükürüğün muhteviyatına immünglobulin A gibi müdaafa maddeleri ile lizozim gibi enzimler yerleştirilmiştir. Enfeksiyöz mononükleoz hastalığının âmili Ebstein-Barr virüsü, çocuk felcine yol açan poliovirüs, kızamık virüsü, üst solunum yolu hastalıklarına sebep olan koksakivirüsler ile sitomegalovirüs ve hepatit virüsleri tükürük vasıtasıyla vücuttan dışarı atılır. Tükürükteki florür, diş kökünün inşasında ve bunun korunmasında önemli rol oynayarak diş çürümelerinin önlenmesine vesile olur. Tükürükteki bikarbonat, asit ve bazları tamponlar. Böylece asidik veya bazik yiyeceklerin ağız mukozasını tahriş etmesi, dişlerde bakterilerin birikmesi, dolayısıyla diş çürümesi önlenir ve ağız hijyeni devam ettirilir.
Cisimleri net görmemizi sağlayan, göz merceğinin her saniye hiç durmadan “otomatik odaklama” yapmasıdır. Bu ayar, göz merceğinin etrafındaki küçük kaslar tarafından yapılmaktadır. Her bakış değişiminde bu kaslar devreye girer ve merceğin şişkinliğini değiştirerek ışığın doğru açıda kırılmasını ve istediğimiz cismi net olarak görmemizi sağlar. Fotoğrafçılar aynı ayarlamayı fotoğraf makinelerinde elle yaparlar ve doğru odaklamayı elde etmek için bazen uzun uzun uğraşırlar. Modern teknoloji sonucunda 10-15 yılda otomatik odaklama yapan kameralar üretilmiştir, ama hiçbir kamera göz kadar hızlı ve kusursuz odaklama yapamamaktadır.
Lens tarafından retinada odaklanan görüntü elektrik sinyallerine dönüştürüldükten sonra saniyenin binde biri gibi bir zaman diliminde, optik sinirler aracılığıyla beyne ulaştırılır. Her iki gözden ayrı ayrı elde edilen sinyaller, bakılan cisme ait bütün özellikleri içerir. Beyin de iki gözden gelen görüntüleri tek bir görüntü halinde birleştirir. Nesnenin biçimini ve rengini ayırt eder, ne kadar uzakta olduğunu saptar ve hareket eden cismi takip eder. Kısacası nesneleri gören göz değil beyindir.
Yediğimiz besinlerle, soluduğumuz havayla ve daha birçok yolla vücudumuza gözle görülemeyen bakteriler girer. Vücudun çalışma sistemini bozmamaları için bunlardan zararlı olanların etkisiz hale getirilmeleri gerekmektedir. Karaciğerde bulunan Kupffer savunma hücreleri, kan dolaşımıyla bağırsaklardan karaciğere gelen kandaki zararlı bakterileri 0.01 saniyeden daha kısa bir süre içerisinde sindirerek, etkisiz hale getirirler.